Ruhsuz, İsteksiz, Tepkisiz…

Kazanmazsan Haklı Değilsin

Kazanan haklıdır. Kötü de oynasa, yarım pozisyona da girse kazanan haklıdır. Biz haklı değiliz. Mustafa Uğur etkisi takımda görülmeye başladı ama lig bitiyor. Puanlar lazım. Top bizde kalsın mantığı iyi ama sürekli yana ve geriye oynayarak değil. Gege, Sergiy, Lalawele sahada inisiyatif almazsa olmaz. Forvet arkası alınan adam oyun kursun diye ön liberoyu arıyor, o da orta yapsın diye kanat oyuncusunu. E arkadaşlar, o adam sizden daha teknik olsaydı sizin mevkinizde oynardı. Sizde olmayan özgüven o adamda varsa bu sizin eksiğiniz. Atabey, zoru atıyorsun, kolaylarından iki taneyi atamıyor, bir tanesinde de kaleye şutlayacağına gideceğine auta top sürüyorsun. Üç puanı futbolcuların oyunu kazandıracak. O zaman ilk sorumluluk sizde, yerine getirin.

Günden Güne Sönen Şimşek

Alt sıralardaki rakipler kazanırken kaybetmek, hem de evinde ve seyircin önünde kaybetmek… Küme düşmek için daha iyisi yapılamaz. Hafta içi ADS Der ile Şimşekler Grubu’nun organize ettiği toplantı tribün birlikteliği açısından, kendini izah etmek adına olumlu bir adımdı. Maçta bunun faydasını göremedim. 61.dakikaya kadar maraton ile birleşilip takım ateşlenmeye çalışılmadı. Bu dakikadaki birliktelik ise çabuk söndü, bunda Bolu’nun 64.dakikadaki golünün de etkisi var. Halbuki böyle mi olmalıydı? Maç çevirmek bu tribünün en önemli işlevlerinden birisi değil miydi?

Demirspor Değil Adana Küme Düşer

Adana Demirspor küme düşerse Adana düşer, bu takım yükselir ise Adana yükselir. Denklem gayet basit. Hayatlarımızın daha kaliteli, daha zengin, daha yaşanılabilir olmasının başlangıcı Adana Demirspor’un kurumsallaşması, maddi bağımsızlığını kazanması, Adanalı çocukları bağrına basması ile mümkün olacak. Adana Demirspor tüm Türkiye için bir rol model olabilir. Bu potansiyeli heba ediyoruz. Daha iyi bir hayatın mümkün olabileceğine dair elimizdeki yegane kurşunu boşa atıyoruz. Umursamıyoruz, sorgulamıyoruz ama daha önemlisi sevdamız için çalışmıyoruz. Denenmemiş yöntemleri denemek zorundayız. “Boşver gardaş, sana mı kaldı” demekten vazgeçmeliyiz. Gerçek ve samimi bir işbirliğine girmeli, kurtuluşu önce kendi içimizde aramalıyız. Beyaz atlı, bol paralı, zengin prens hayallerinden uyanmalıyız.