Paylaş
Hele ki yıllar boyunca kural, kitap tanımadan önüne geleni infaz etmeye odaklanmış, her kararın art niyetli alındığına inanmış ya da hakemlerin kellesi koparılmaya alışılmış bir ülkede neyi tartışıyoruz. Diyeceğim şu ki “ceza alanı içinde kalecinin dokunulmazlığı” gibi bir safsatanın peşinde spikerinden antrenörüne, oyuncusundan yöneticisine yıllarca peşinde koşuldu. Bırakın kaleciyi, elini kolunu açarak rakibini bozan iki oyuncu havaya yükseldiğinde de faul olmuyor mu? Günün birinde Macar/Romen karışımı bir hakem geldi ve buz gibi golü verdi. Soucek yükselirken ne elini açıyor, ne vücuduyla kaleciye müdahalesi var, ne de başka bir ihlali. Hiçbir kural dışı hareket yapmadan sadece kafa vurmak için topa yükseliyor. Mert Günok, topa sahip olamıyor, uzaklaştıramıyor. Karambolde de dönüp dolaşan top filelerimize gidiyor. Mert’in yükselip yere düşüş anından sonraki fiziksel temasları oyunun içinde olan doğal hareketler.
Varsayalım ki hakem bariz bir faulü atladı. Polonyalı VAR müdahale etmez miydi? EURO 2024 gibi üst düzey bir turnuvada, milyonların gözü önündeki organizasyonda bu denli bariz bir pozisyon atlanacak değildi. Sözün kısası, Çekya’nın golünde bir ihlal yok.
KART GÖRMEYENİ DÖVÜYORLAR
Normal sürede 15 sarı 1 kırmızı, bitiş düdüğünün ardından yaşanan arbededeki 2 sarı 1 kırmızıyla birlikte toplamda 17 sarı 2 kırmızı kart ile tarihe geçen bir Avrupa Şampiyonası eşleşmesi izledik. Barak’ın amatör bir futbolcunun bile yapmayacağı çaylaklıkta bariz sarı kartlık iki hareketi maçın 20 dakikasına sığdırması akıllara zarar.
Hakem Kovacs, ilk 45’de gösterdiği 5 sarı 1 kırmızı kartla “toleransım yok, burası Avrupa’nın en üst düzey turnuvası, herkes kurallara uyacak” mantalitesiyle hazırlandığının mesajını verdi. Bu bakımdan fazla sertti. Turnuva genelindeki hakem mantalitesinden biraz farklıydı. Grubun hayati maçlarından biri olduğu konusunda muhakkak maç öncesinde hazırlığı vardı lakin daha sağ duyulu ve yatıştırıcı yaklaşım yerine, kurallar çerçevesinde otoriter yönetimi tercih etti. “Böyle olmamalıydı” gibi bir eleştiride bulunamam. Tarzına saygılıyım. %100 hatalıydı diyebileceğim neredeyse bir kartı yok.
Kimileri diyecek ki “polislik yaptı, önüne gelene gösterdi”. Ben de o “kimilerine” diyeceğim ki, çağdaş futboldan bizim anladığımızla Avrupalının anladığı bambaşka. “Vur kır parçala, bu maçı kazan” sorumsuzluğundan taraftar, oyuncu ve kulüp olarak uzaklaşmak şart.
Zaman geçirme konusunda 64’te Mert Günok’a gelen sarı kart da maçın kıymetli anlarındandı. Tüm hakemlere ve oyunculara güzel örnekti zamanlama açısından. Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra, 90+’larda zaman geçirmeden dolayı kart gösterme esareti karşısında önemliydi.
Uğurcan Çakır’ın yedek kulübesinden fırladıktan sonra dudağını okumuşsunuzdur. Bu tarz çirkin sözlere gerek yok. Hele sözde fedailiğe hiç gerek yok. Unutmayın, Slovenya ile Danimarka’nın sıralamasını saha içindeki goller, puanlar, kartlar değil; yedek kulübesindeki antrenöre çıkan bir kart belirledi. Biraz sağ duyu, biraz sorumluluk, biraz turnuvaya ve oyuna saygı lütfen.
Hakem Kovacs’ı maçın bitiş düdüğünden sonraki hareketleri için eleştireceğim sadece. Oradaki tavrı doğru olmadı. Kargaşa biter, kartlarını gösterirsin. Kargaşanın ortasına havaya kalkmış elindeki kartla koşmak, bu seviyede bir hakemin yapacağı tarzda olmamalı. Gayet sert, otoriter bir mantaliteyle yönettiysen, maç sonunda da o “ağır ağabey” tarzını koruyup, ortalık yatıştıktan sonra “çat çat çat” göstereceksin kartlarını. Hengamenin içine kartıyla koşan hakem profili yakışmadı.
Paylaş