Paylaş
2016 yılında Alex Mather ve Adam Hansmann, spor haberleri için yeni site kurduklarında, spor yayıncılığını tepeden tırnağa değiştirebilecekleri bir potansiyele ulaşacaklarını hayal etmişler miydi bilmiyorum.
Ama 5 yıl gibi kısa bir sürede Amerika’nın en etkili gazetesi New York Times onların kapısını çaldı.
5 milyon aboneye ulaşan bu küresel yayın organı tam 500 milyon dolara The Athletic’i satın aldı. Kârlı bir alışverişti. New York Times bu hamleyle birlikte 1 milyon 200 bin The Athletic abonesini de müşteri listesine ekledi.
‘NEDEN THE ATHLETiC’E BU KADAR YATIRIM YAPTINIZ?’ SORUSUNA ÇARPICI YANIT
Times’i yayınlayan Sulzberger ailesi The Athletic’in yayıncılığına David Perpich’i getirdi.
Perpich, “Neden The Athletic?” sorusuna yanıt verirken, spor yayıncılığındaki müthiş potansiyelin de altını altını çiziyordu.
“Bu, inandığımız ve doğru yapacağımıza inandığımız çok büyük bir yatırım. New York Times’ın araştırmasına göre, ABD’de 100 milyon kişi spor haberlerini okuyor. Ve bunun 24 milyonu okuduğu haberin parasını ödemeye istekli. On yedi milyon kişi bunun için New York Times’a para ödemeye hazır.”
NEW YORK TiMES 2025 YILININ HEDEFiNE ŞiMDiDEN ULAŞTI
David Perpich’in öngörüsü kısa süre içinde gerçekleşti. 5 milyon aboneye sahip New York Times, 2025 yılında 10 milyon abone hedefi planlanmıştı.
Bu yıl eklenen 1 milyon abone ve The Athletic’in performansı ile birlikte bu hedefe daha önce ulaştı.
2027 yılı için yeni hedef 15 milyon abone.
Yazının girişi biraz uzun oldu farkındayım. Gazetecilikte spor yayıncılığının ne büyük bir sıçrama taşı olduğunu göstermesi bakımından bu rakamlar önemli.
Ama daha da önemlisi içerik. The Athletic’in içeriği. Futbolu yorumlamaları, bakış açıları, yaklaşımları...
FUTBOL OYNAMANIN DOĞRU YA DA YANLIŞ BiR YOLU YOKTUR
The Athletic 20 kişilik bir ekiple izlediği Katar’daki Dünya Kupası’nda, futbol yorumculuğunu başka bir seviyeye taşıdı.
“Futbol oynamanın doğru ya da yanlış bir yolu yoktur, sadece farklıdır” yorumuyla harekete geçen The Athletic yazarları işte o farkın kozmik odalarına giriyorlar. En çarpıcı analizleri de 2 oyuncu üzerinden yürütüyorlar. Biri Lionel Messi, diğeri Kylian Mbappe...
LiONEL MESSi 'SAHADA DOLAŞMA SANATI’ USTASI
Saha içi dolaşma verilerini analiz ederken, Messi üzerinde yoğunlaşmışlar.
Ve buna, “Sahada dolaşma sanatı” adını vermişler.
Messi’nin, sahada dolaşma sanatında, kaos arasında bir sakinlik ürettiğine keşfetmişler.
Bu özellik Messi’nin son yıllardaki kariyerinin bir özelliğine dönüşmüş. Arjantinli, oyun içinde nerelerden nasıl yararlanabileceğinin bir analizini yapıyor.
Ve bu analizi hayata geçirmeden önce pozisyon alıyor ve rakibin bunu değiştirmesinin önüne geçiyor.
The Athletic, Messi’nin bu özelliğinin en çarpıcı örneğini Meksika’ya attığı golde gösteriyorlar.
TEK BAŞINIZA iSENiZ KYLiAN MBAPPE’Yi DURDURMA ŞANSINIZ YOK
Bir diğer örnek yıldız ise Mbappe. Fransız futbolcu da tıpkı Messi gibi, kaotik bir ortamda sakinlik üretiyor ama bunu hızıyla süslüyor.
İlk 5-6 metrede ondan hızlı bir futbolcu yok. Ve onu bu özelliğiyle 100 metre dünya rekortmeni Usain Bolt ile karşılaştırıyorlar.
Bolt da hızlı ama onun ayağında topla koşması ve onu kontrol altında tutması gerekmiyor.
Mbappe’nin hızı bir bek için kâbus. Eğer takım arkadaşlarınız size yardım etmezse onu durdurmak imkansız. Ama Fransız’ı tek farklı kılan özellik bu değil...
MBAPPE VÜCUDUNUN HER YERiYLE GOL ATIYOR
Kylian Mbappe’yi farklı kılan aynı zamanda gollerindeki çeşitlilik.
2022 Dünya Kupası’nda bu güne kadar attığı 9 golü, kalçası, sağ ayağı, sol ayağı ve kafasıyla atmış.
Bu özellik rakiplerine neler yapabileceğini ve Fransa takımının önünde durmanın ne kadar zor olduğunu da gösteriyor.
Ama Fransız futbolcunun bir özelliği var ki yazmaya değer... Buna “Mbappe hareketi” adını verirsek çok daha anlaşılır olur.
FARK YARATAN YARIM METRE
Danimarka maçında Griezmann orta yapmaya hazır olduğunda, Mbappe, rakip bek oyuncusunun arkasında. Yani rakip hem onu hem de topu izleyemez konumda.
Bu bir forvet olarak her zaman olmak isteyeceğiniz türden bir alan ve ayrıca Mbappe’ye yakın direğe atak yapma şansı sunuyor.
Vücut şeklinden Mbappe’nin pozisyonu herkesten daha hızlı okuduğunu ve atak için rakibiyle arasına yarım metre boşluk bıraktığını görüyorsunuz.
İşte o yarım metre harika golcülerin sahip olduğu bir öldürme içgüdüsüdür. Ceza sahası içinde ve çevresinde fark yaratır.
YAYINCILIK TEKNOLOJiSiNi DE BAŞTAN AŞAĞI DEĞiŞTiRiYORLAR
The Athletic’in futbola dair yorumları, yaklaşımları ve analizi spor yorumculuğunu sonuçtan, takımdan bağımsız ve bizim hiç de alışık olmadığımız bir noktaya taşıyor.
Yeni nesil bir futbol yorumculuğu artık bizi bekliyor. Katar’daki Dünya Kupası’nın en çarpıcı sonuçlarından biri bu. İkinci mi? Elbette futbol yayıncılığı...
Katar’daki yayıncılık teknolojisi, izleme keyfi şimdiden bana Katar sonrasını düşündürmeye başladı.
Özellikle, chipli top, yarı otomatik ofsayt teknolojisi ve ekrana yansıyan görüntüler maç izleme keyfini katlıyor.
Süper Lig’de mavi ve kırmızı ile belirlenen ve içinde “insan unsuru”nu barındıran görüntüler şimdiden bana demode gelmeye başladı.
Süper Lig’in de izlenme kalitesini artırmak ve ofsayt tartışmalarına nokta koymak ancak, “yarı otomatik ofsayt teknolojisi”ni hayata geçirmekle mümkün.
YARI OTOMATiK OFSAYT TEKNOLOJiSi iLK SEZON iÇiN 1.5 MiLYON EURO’YA MAL OLUYOR AMA BUNA DEĞER
Yarı otomatik ofsayt teknolojisinin Süper Lig’e maliyetini de araştırdım.
Bir sezon için yaklaşık olarak 1.5 milyon Euro. Bu, hem yatırım hem da yazılım maliyeti. 1.5 milyon Euro’yu ödedikten sonra, gelecek sezonlar için sadece belirlenen yazılım maliyetleri ödenecek.
Ama bu yazılımı kullanan ülkelerin sayısı artıkça maliyetler de o oranda azalacak. Türkiye Futbol Federasyonu bu uygulamaya en hızlı şekilde ancak 2023-24 sezonunda geçebilir.
Kulüpler 1.5 milyon Euro’ya, “Evet” derse Süper Lig’in izleme kalitesi artacak.
FARK YARATMA FIRSATI
İngiltere gibi geleneksel yaklaşımı tercih eden ülkeler bir süre bekleyecektir eminim.
Ama Spor Toto Süper Lig, UEFA Şampiyonlar Ligi ile birlikte bu farkı futbol izleyicisine sunabilecek olanaklara sahip.
SON NOT:
3-4 yıl önce Ertuğrul Özkök, “Yeni tribün sosyolojisi, yeni bir içerik talebi yaratmış, yeni içerik de spor yazarı profilini değiştirmiştir. İngiltere’de futbol yazarları artık Oxford ve Cambridge’den mezun olmaktadır. Türkiye’de şu soru er veya geç sorulacaktır: Şu an basın tribününde kaç Boğaziçili, kaç ODTÜ, Koç, Sabancı mezunu var?” sorusunu yöneltmişti. Bu soruyu sesimizin tonunu yükselterek bir kez daha sorma zamanımız gelmedi mi?
Paylaş