Paylaş
En son yazacağımı en başta yazayım: Ben bir Jorge Jesus hayranıyım. Hayır, sürekli kazandığı için değil, kazanırken izlediği yol ve çizdiği karakter için hayranım ona. Futbola dair kafamızda oluşturduğumuz tüm paradigmaları yerlebir ediyor. İnandığımız ne kadar komplo teorisi varsa o sahaya çıktığında komik görünmeye başlıyor. Çünkü yıllarca oyuncusu kırmızı kart gördüğünde hakemin üzerine yürüyen teknik adamlara alıştık biz. Basın toplantısında, federasyonu, hakemi, rakipleri suçlayan hocaları izledik. Başka türlüsünün varlığına hiç şahit olmadık. Jorge Jesus başka bir kültürün ve futbolun mümkün olabildiğini gösterdi bize. Bize ve hatta Fenerbahçe’ye.
Sarı lacivertliler bu zamana kadar, başarısızlığını hep hakemler, Futbol Federasyonu yönetimi, kurulları ve rakipler üzerinden açıkladı bize. Jesus ise, saha içi sorununu çözdüğünüzde, diğer tüm etmenlerin devre dışı kaldığını gösteriverdi. Ezberimizi bozdu. İşte o adamı, Jorge Jesus’u 90 dakika boyunca kulübenin hemen arkasında izlemek ve o 90 dakikayı yazmak istedim. Fenerbahçe Kulübü’ne de teşekkür ederim. Sivasspor maçında Jesus’u yedek kulübesinin hemen arkasında izlemem için gereken tüm kolaylığı sağladılar.
BEN DEĞİL TAKIM
Fenerbahçeli futbolcular ve Jorge Jesus, Sivasspor maçı öncesi sahaya çıktığında tüm tribünler doğrudan ona odaklandı. On binlerce taraftar hep bir ağızdan, “Jorge Jesus” sesleriyle onu selamladı. Ellerini tribünlere kaldırdı, teşekkür etti. Ve sonra saha içinde ısınma hareketleri yapan futbolcuları gösterdi: “Bana değil onlara seslenin, beni değil onları alkışlayın” diyordu. Anladım ki, ‘ben merkezli’ bir teknik direktör değil. Bunu yaptıkça, futbolcunun da saygısını kazanan farklı biri var sahada.
HAKEM SAATİ İLE AYNI SAAT
Maçın başlamasına saniyeler kala bir şey dikkatimi çekti. Hakemin başlama vuruşu ile birlikte eli saatine gitti. Sanıyorum o da saatini hakemin saatiyle aynı zamana ayarladı. Ama ikinci yarıda aynı davranışı sergilemedi. Jorge Jesus oyunun gidişatı ne olursa olsun hakemle asla doğrudan diyaloğa girmiyor. Bir faul pozisyonunda rakibin hareketinin aldatma olduğunu beden dili ile anlatmaya çalıştı, o kadar. Ama ilk yarı biterken yardımcısına bir şeyler söyledi ve onu doğrudan hakeme aktarmasını istedi.
BİR ORKESTRA ŞEFİ
Andrea Rieu’yu bilirsiniz. O müthiş orkestra şefini izlemek bir keyif. Doğrusunu söylemek gerekirse benzer bir keyfi Jorge Jesus’u izlerken aldım. Fenerbahçe kulübesi ve teknik direktör alanı tamamen ona ait. Onun izni olmadan hiçbir oyuncu, ne ayağa kalkabiliyor ne de bir itirazda bulunabiliyor. Duruşu, davranışı, “Bu orkestranın şefi benim, aykırı bir ses istemiyorum” diyor. O alan Jesus’un otoritesinin ve egemenlik alanın en açık göstergesi ve herkes de buna saygı duyuyor.
GERİ PASA VERDİĞİ TEPKİ
Fenerbahçe bu sezon oynadığı futbol taraftara, seyirciye ve hatta futbolcuya keyif veriyor. Oynayan da mutlu, izleyen de. İlk yarıda gereksiz bir geri pasa öyle bir tepki gösterdi ki, o zaman anladım; Jorge Jesus sadece iyi bir teknik adam değil, iyi futbol isteyen, iyi bir futbol seyircisi. Kazanmadan çok daha önemli bir şey bu. İzleyeni ve oynayanı mutlu etmeye çalışmak.
JORGE JESUS'UN 3 DURUŞU VAR
Üç tür duruşu var Jorge Jesus’un. Bu da sanıyorum otoritesini pekiştiriyor.
· Bir: Elleri pantolonun cebinde ve dik.
· İki: Elleri ceketinin cebinde ve yine dimdik.
· Üç: Kollarını kavuşturarak yine dik. Ceketinin düğmelerini istisnalar haricinde asla açmıyor. Sadece aksiyon hallerinde bu duruşunu bozuyor. Davranış bilimleri konusunda uzmanların ‘otorite’ diye tanımlayacağı bir analiz bu sanıyorum.
FUTBOLCULAR ONUN NE İSTEDİĞİNİ BAKIŞLARINDAN ANLAYABİLİYOR
Saha içi ile müthiş bir iletişimi var. Frikik mi kullanılacak, penaltı mı atılacak? Ya da kritik bir pozisyonda topu hangi oyuncu kullanacak? Oyuncularla arasında doğrudan bir ‘bakış’ sahnesi yaşanıyor. O bakış, “Kim?” sorusunun yanıtını saha içinde çözüyor.
HAKEMİ YA DA RAKİBİ SUÇLAMADI, OYUNCUYU ÖZELEŞTİRİYE YÖNELTTİ
Michy Batshuayi’nin kırmızı kartla atıldığı pozisyon tam önümde oldu. Karar doğru ya da yanlış bu önemli değil. Önemli olan Jesus’un buna verdiği tepkiydi. Futbolcusu oyun dışına yönelirken ona döndü ve parmaklarıyla kafasını gösterdi. “Kafanı kullanmalıydın” diyordu. Hakemi ya da rakibi suçlamadan, oyuncusunu özeleştiriye yönlendiren bu davranışa saygı duydum.
SAHAYA FENERBAHÇE'NİN RENGİ LACİVERT TAKIM ELBİSEYLE ÇIKIYOR
Sahaya lacivert bir takım elbise ile çıkıyor. Ama kravat takmıyor. Sanıyorum daha rahat hareket etme adına kravatı tercih etmiyor. Ama basın toplantısına mutlaka kravatla çıkıyor. Bunu da, “İşine saygı” diye tanımlıyor. Bu açıdan tüm gazetecilerin de saygısını kazanmış.
JORGE JESUS KURALLARI
· Sadece kulübede değil. Samandıra’da da Jesus kuralları geçerli. ì
1- Herkes toplantılara zamanında gelecek.
2- Toplantılara geciken, dakika başı ceza ödüyor.
3- Gecikme antrenman saatinde olursa ceza 2 misli artar. Mazeret kabul edilmiyor.
4- Toplantı, tedavi ve yemek sırasında telefon yasak. Yakalanana para cezası var.
TAKIM OTOBÜSÜ KİMSEYİ BEKLEMEZ
· Sadece bu kadar da değil. Bir madde benim çok ilgimi çekti.
1- Takım otobüsüne geç kalmak yüksek oranda para cezasına tabi.
2- 5 dakikadan sonra takım otobüsü kimseyi beklemiyor, hareket ediyor.
3- Fazla yağ ve kilo oranı da cezaya tabii.
4- Maç sonu yemeklerinde fast food türevi yiyecekler kesinlikle yasak.
NEGATİF ENERJİYE VE ASIK SURATLARA TAHAMMÜLÜ YOK
Takımdaki mutlak otorite Jorge Jesus. Onun kararlarına ve her konudaki net duruşuna dair istisnasız saygı söz konusu. ‘Futbol odağında’ Jesus üzerinde hiçbir mercii yok. Takımda kendisiyle yaşadığı bir konu ya da takım merkezli bir konudan dolayı yüzü asık, modu düşük bir oyuncu olursa yardımcısı hemen müdahale ediyor. Konuşuyor, gerekirse hoca ile konuşturuyor ve sorunu çözüyor. Negatif enerjiye asla tahammülü yok.
OYUNCU DİYALOGLARI
Oyuncularıyla diyaloğu tamamen özel. Bir toplulukta, uçakta ya da herhangi bir yerde asla oyuncularıyla ilgili konuşmuyor. Bu konuşmayı yardımcısı Mario Branco ile birlikte yapıyor. Branco, eli ayağı gibi. Jesus İngilizce bilmediği için sosyal yaşamında ve toplantılarında Mario hep yanında.
DEPLASMAN UÇAĞINDAKİ KOLTUĞU VE YOL ARKADAŞI
Uçak seyahatlerinde Jorge Jesus’un koltuğu 1C. 1D’de yine Mario Branco oturuyor. 1A ve 1B koltuklar Fenerbahçe Başkanı ve en kıdemli yöneticiye ait. Başkan Ali Koç ile sık sık bir araya geliyorlar. Dışarıda ya da Ali Bey’in evinde. Favori yemeği ise balık. Ve bugünlerde oyuncularıyla iletişimi geliştirmek adına özel İngilizce dersler alıyor.
İNANMADIĞI KONUDA KONUŞMAZ
Sanıyorum bu yazacaklarım Jorge Jesus’un karakteri konusunda çok net bir bilgi verecektir herkese. İmza töreninden sonra yaptığı ilk basın toplantısı için Jesus’u bilgilendiriyor kulüp: · Takımdan ayrılacak oyuncular konusunda çok soru gelecektir. Polemiğe açık bir konu. Bu soruyu geçiştirebilirsiniz, arzu edersiniz? Yanıtı, Fenerbahçe’nin neden bu sezon bu kadar başarılı olduğunun bir göstergesi aslında. · Hayır, ben inandığımı söylerim. Buraya şampiyon olmak ve başarılı olmak için geldim. İnanmadığım bir şeyi asla söylemem.
FENERBAHÇE'DE DEVAM EDECEK Mİ?
BU önemli soru şimdilik fazla dillendirilmese de herkesin aklında. Önce bir tüyo vereyim: Jorge Jesus İstanbul’da ve Fenerbahçe’de çok mutlu. Ve bugüne dek mutlu olduğu her takımda sözleşme uzatmış. Sözleşme yenilemesi için de şu anda şartlar çok müsait ve açıkçası istediği rakamı da rahatlıkla alabilir Fenerbahçe Kulübü’nden. Ama şu ana kadar bu konu hiç açılmamış bile. Söylediği tek şey şu: Önce şampiyonluk. Sonrasına sonra bakarız.
SON SÖZ: Teknik adamlar futbolun vazgeçilmez birer yıldızı haline dönüşmeye başladı. Sadece futbolcuları değil, bir basketbol koçu gibi davranan teknik adamları izlemek de bir keyif. Futbolu geliştirsin diye getirdiğimiz her yabancı teknik direktörü biz dönüştürdük ve bize benzettik. Jorge Jesus ise tam beklediğimizi yaptı. Bize benzemektense, bizi, alışkanlıklarımızı ve ezberlerimizi dönüştürmeye başladı. Bunun için Jesus’u önemsedim ve saygı duydum. O doğru bildiğini yaptıkça biz yanlışlarımızla yüzleşiyoruz.
Paylaş