Paylaş
Tüm maçlarını Kadıköy’de oynasa yenilgisiz şampiyon olacak. Ama olmuyor. Deplasmanda kayboluyor. Dün gece de aynı senaryo vardı. Beşiktaş’a karşı fiziksel üstünlüğünü mükemmel kullandı Fenerbahçe. Daha önde basan bir Fenerbahçe yerine, yerinde baskı uygulayan ve sahanın bütününü kullanan bir Fenerbahçe vardı. Böylece zaten uyumsuz bir görüntü çizen Beşiktaş’ın takım boyunu uzattılar. Rakibin daha çok efor sarf etmesini sağlayıp, fiziksel güçlerini bir avantaja çevirdiler. Abdullah Avcı da bunun farkında olmalı ki, Ljajiç ilk on birde tercih etmeyerek daha dirençli bir takım sahaya sürmeye çalıştı. Ama onun elindeki kadro ancak bu kadarına izin veriyor. Fenerbahçe’ye dönersek.. Bugün zirvede Sivasspor yerine G.Saray olsaydı çok daha farklı duygularla baş etmek zorunda kalacaktı. Belki de karışacaktı. Ama G.Saray yenildi, Sivas puan kaybetti ve Beşiktaş’ı yendiler. Zirveye artık daha büyük bir umutla bakıyorlar. Ve onlara geleceğe umutla bakmalarını sağlayan genç yıldızları da var. Ferdi gibi...
TOPA DEĞİL ALANA SAHİP OL
Derbi öncesi Onur Özgen, enfes bir “Maç önü analizi” kaleme almıştı. “Topa değil, alana sahip olan karşılaşmayı” kazanır diyordu Özgen. Süper Lig’in verileri de onu doğruluyordu. Bu haftaya kadar 269 maç oynanmıştı. Bu 269 maçta topa en çok sahip olan 20 takımın sadece 6’sı gelebilmişti. Beşiktaş’ta, Fenerbahçe’de topla çok oynuyorlar ama bunu skora yansıtamıyorlardı. Beşiktaş, Yeni Malatya maçında, Fenerbahçe’de Sivasspor maçında yüzde 66 oranında topa sahip olmuşlar ve kaybetmişlerdi. “İki takımda topa sahip olup set hücumuna geçtiklerinde verimli olamıyor, ama topu rakibe bırakıp, sahanın her alanını kullanıp baskı yaptıklarında skora daha rahat gidiyordu.” Antalya, Yeni Malatya, Sivaspor hep böyle kazanmıştı. Beşiktaş’ın maç öncesi planı tamamen buna dayanıyordu. Sivasspor’a göre bunu yapabilecek daha yetenekli kadroya sahip olmasına rağmen bunu başaramadı Beşiktaş.
HAYAL KIRIKLIĞI
Açık açık söyleyeyim. Son yıllarda bu kadar heyecansız, plansız ve kalitesiz bir Beşiktaş izlememiştim. Ne fiziksel, ne taksiksel, ne de duygusal olarak bir patlama yapabiliyorlar. Kendi becerilerden daha çok rakibin kırılma anı ile sonuca gidebilecek bir kadro oluşturulmuş. Ve bu kadronun başarı şansı, rakiplerine oranla iki kat daha zor. İlk yarıda bir ara maçın 3-4 farka ulaşabileceği duygusuna kapıldım. Ve bu duyguyu ortadan kaldıracak hiçbir silahı olmadığını fark ettim Beşiktaş’ın. Yazık.
TANRI'NIN DEĞİL BİR ALÇAĞIN ELİ
Maradona'nın futbol tarihine geçen o sözü bir ara çok sevmiştim. 1978 yılında Arjantin ve İngiltere arasında Falkland adaları savaşı çıkmış ve Arjantin, İngiltere’ye karşı utanç verici bir yenilgi almıştı. Arjantin ile İngiltere 1986 yılında bu kez Dünya Kupası çeyrek finalinde karşı karşıya geldi. Tüm Arjantin ve dünya Falkland savaşının rövanşı olarak bakıyordu bu maça. O maçta Arjantin, Maradona’nın birini elle attığı 2 golle İngiltere’yi kupadan eledi. Ve maçtan sonra elle attığı gol için Maradona o ünlü sözünü söyledi: · O tanrının eliydi. Geçtiğimiz günlerde Netflix’de İngiltere Milli Takımı’nı çalıştıran Boby Robson belgeselini izledim. Ve Maradona’nın o çok sevdiğim sözü ile arama bir mesafe koydum. Çünkü hiç kaybeden açısından düşünmemiştim. Robson bir futbol filozofu gibi yaklaşıyordu elle atılan o gole: · Maradona dünyanın en büyük futbolcusu. Ama eğer o golü elle attığını söyleseydi, dünyanın en büyük futbolcusu ve sportmeni olabilir ve daha da büyürdü. Ama o bunu tercih etmedi. · Tanrı’nın eli dedi. Hayır o bir alçağın eliydi. Futbola dair bu farklı yaklaşımları seviyorum. Dün gecede hakem Cüneyt Çakır, futbola ruhunu yeniden kazandıran dünyanın en iyi hakemi olabilirdi. Verdiği penaltı kararından söz ediyorum. Kurallar penaltı diyor. Hiç itirazım yok. Ama ben bir futbolsever olarak, bir takımın (hangi takım olursa olsun) böyle bir penaltı kararıyla karşı karşıya kalmasını içime sindiremiyorum. Hakem sadece kitapta yazanı uygulayan değil, aynı zamanda yorumlayan bir futbol ombudsmanıdır. Bizim futbol sahalarında, bu yorumu getirecek, antalacak, gösterecek teknik direktörlere, hakemlere ihtiyacımız var. Çünkü sıradanlıklardan ve bahanelerden sıkıldık artık.
BENİM NOTUM
Cüneyt Çakır: 8.5
Ersun Yanal: 8
Abdullah Avcı: 6
Fenerbahçe: 8
Beşiktaş: 3
Burak Yılmaz: 4
Ozan Tufan: 9
Paylaş