Paylaş
Ağzımızdan çıkan her söz, kağıda düşen her laf insanı utandırıyor. İnsanın yaşamaktan utandığı günler... Acılı görünmekten bile utanıyor insan. Afili cümlelerle acıyı bal eylemekten utanıyor insan. Sadece vicdanlarda hissetmek, gidip paylaşamamak, düşene omuz verememek utandırıyor insanı...
“Yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle” diyor Nazım. Yalan değil, gerçek. Biz insanlar gülüyorduk dün trende, vapurda, otobüste... Elimizde çantalar AVM’lerden çıkıyorduk, kulağımızda kulaklıklar müzik dinliyorduk, telefonda iyi bir fiyat almak için cahıraş pazarlık yapıyorduk, sahillerde sabah sporumuzu da ihmal etmiyorduk. Öyle ya, ölenle ölünmüyordu ve de hayat devam ediyordu yeryüzündeki bizler için. Değil mi ki Kayseri’deki 1 Mayıs’ta dualar edilmişti taşeronlaşmaya karşı! Ve sağolsun, 22 gün önce ‘Soma önergesini’ reddeden ‘devletimiz’, bizim adımıza bayrakları yarıya indirip ‘milli yas’ ilan ediyordu...
Her 90 dakikasını hayat-memat meselesi yaptığımız futbol ve diğer oyunlar, fena halde hayata benzettiğimiz halde, bugün anlıyoruz ki o kadar da değilmiş. Çok da benzemiyormuş oyun, hayata. Yüzlerce can giderken teselli etmiyormuş Trabzonspor’un bordosuna, Galatasaray’ın kırmızısına, Fenerbahçe’nin laciverdine, Beşiktaş’ın siyahına sığınmak...
Yağmurlu, çamurlu bir günde maça gitmek de cefa değilmiş meğer. Abartmışız. Meğer, Valerenga’lar, Sigma Olomouc’lar falan da facia değilmiş. Ne çok ayıp etmişiz, bol keseden üç-beş gollü yenilgilere, ‘facia’ demeye. Onlar faciaysa, Soma ne?
O yüzden Tolga Zengin’in sözleri önceki akşamdan beri dönüp duruyor kafamda: “Bu ülkede futbol çok fazla konuşuluyor. Futboldan önce konuşulması gereken bir dünya şey var. Belki en son konuşulması gereken şey futbol. Bir kaç gündür benim gözüme tutulan lazer konuşuluyor. Ya bu ülkede benim gözüme tutulan lazerden daha önemli şeyler var. İnsanlar aç. Büyük sıkıntılar var memlekette. Onların konuşulmaması lazım.”
Eski Başbakan Turgut Özal öldüğünde futbol maçları ertelenmişti. Sinirlenmiştim. Beşiktaş ile Galatasaray, kıran kırana bir şampiyonluk yarışındaydı. Bundan daha önemli miydi Özal’ın ölümü? Hayat tekzip eder de böyle mi eder insanı... Şimdi hiç umurumda değil futbol maçlarının ertelenmesi. Beşiktaş’ın ikinciliği Galatasaray’a kaptıracak olmasının, Almeida’nın haftalardır süren gol kısırlığının bir gram kıymeti var mıdır? Ya asırlık kulüplerimizin çocuklaşarak yıldız savaşlarına dönüştürdüğü ‘dördüncü yıldız’ çekişmesinin bir anlamı var mı, yazmaya değer mi?
Bugünler, insanın ‘normal’inden utandığı günler. Bugünler, sözü uzatmaktan, gazete sayfasında yer işgal etmekten, ekranda görünmekten, Twitter’da retweet etmekten, Facebook’ta ‘like’ etmekten insanın utandığı günler. Sussak, belki çok daha şey anlatırız. Gerçekten milli değil ‘kişisel yas’ımızı tuttsak, belki daha iyi anlarız Soma’nın acısını...
BEYAZ: Yok
KARA: Soma
Paylaş