Paylaş
Resmileşirse kuşkusuz sezonun en sansasyonel transferi olacak Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a gelişi. Beşiktaş onu, Kadıköy’deki 4-3’lük destansı derbinin kahramanlarından Koray Avcı’nın yanısıra ‘+ 5 milyon dolar’la birlikte verip, karşılığında Filip Holosko’yu almıştı Manisa’dan. Ve o başarılarıyla Türk futboluna adını ‘Kral’ olarak geçirirken, Holosko ise ‘Holosko + bir miktar para’ vecizesine konu oldu. Lakin Beşiktaş taraftarının nezdinde Holosko’nun hatırı daha yüksek Burak’a göre. Çünkü 2012’de Galatasaray’a kazandırdığı o penaltıdan beri Burak Yılmaz ‘lanetli’. Beşiktaş taraftarı,
Burak Yılmaz o karşılaşmayla beraber hep emeklerini çalmakla suçladı.
BİR TEK BURAK MI?
Burak Yılmaz, sonrasında bir kaç kez hakemlere, “Top benden çıktı”, “Hocam penaltı değil” dese de bir türlü kefaretini ödeyemedi, siyah beyazlı taraftarlar nezdinde. Peki Beşiktaş forması giyip hakemi aldatan hiç kimse olmadı mı bugüne kadar? Oldu. Ama sel gitti, Burak Yılmaz’ın penaltısı kaldı! Belki de bunun en büyük sebebi olayın ‘Feda’ sezonunda yaşanmasıydı. Yoksunluğun yarattığı duygusallıktan beslenip kemikleşen bir isyana dönüştü. Şimdi ne olacak? Sosyal medyadaki etkili taraftar hesapları, Burak Yılmaz’a karşı bayrak açmış durumda. Yönetim, sosyal medyayı kaale almaz bir görüntüde. Ama kim ne derse desin sosyal medya artık önemli bir güç. Hayatın bir çok alanına yaptığı müdahaleler de sonuç alıyor.
YANIT GÜNEŞ’TE
Ve futbol kulüpleri de her ne kadar olumsuz tepkilerde “Onlar kim ki, gerçek taraftar maça gelendir” diyerek, aldırmaz görünseler de bence dakika dakika reaksiyonlara bakıyorlar. Dolayısıyla yönetimin, Beşiktaş taraftarının ‘Come to’ demediği tek ünlü transfer olan Burak Yılmaz’ı nasıl lanse edeceği çok önemli. Bu noktada Şenol Güneş’e rol düşüyor. Hatta sanırım Burak Yılmaz için taraftarı ikna etme konusunda yönetime destek verebilecek yegane isim. Kaldı ki Burak Yılmaz’ı en çok isteyen de kendisi. O halde tribünlerin hala alkışlarla çağırdığı Güneş, “Neden Burak Yılmaz” sorusuna en ikna edici cevabı verebilecek tek isim. Siyah beyazlı yöneticlerin “İki gol atınca herşey unutulur” tavrı ise doğru değil. Kendi taraftarını tanımamak ve küçümsemektir bu. Bunun aksi durumunda ne olacak peki? Burak Yılmaz doğru düzgün gol atamazsa ve takım hiçbir hedefe ulaşamazsa ne denilecek? Bu yüzden bu transferi ‘skor’a endekslemek riskli.
YÖNETİM, HAMLELERİNDE TARAFTARLARI YOK SAYMAMALI
Beşiktaş yönetim Ali Koç’u izliyor mu? Bakın sarı lacivertli takım tarihinde ilk kez devreyi küme düşme hattında kapattı ama stadı en çok dolan takım oldu. Koç, değişim vaadini erteleyip eski fabrika ayarlarına dönse de kredisini yitirmedi. Neden? Çünkü her fırsatta taraftarına dokundu. Beşiktaş yönetimi de Burak Yılmaz’ı aldığında bunu taraftarını yok saymadan iyi bir şekilde anlatmalıdır. ‘Dayatma’ mantığından uzak durmalı. İmza atarsa Burak Yılmaz da kendini iyi anlatmalı, ama sahadaki davranışlarıyla. Taraftar tepkisine rağmen Beşiktaş’a geliyorsa bu büyük bir meydan okumadır. Yani “Kendimi affettireceğim” diyor. Buna da ihtiyacı var çünkü 4 büyükte de forma giyen Burak, bir yerde de ‘hiçbir yere ait olmayan’; bir nevi ‘Vatansız Kral’... Taraftarlar da, kulübün manevi değerlerini terazi olarak ortaya koyduklarında bunu bir futbolcu için değil, yönetici, hoca ve hayattaki kendi tutumları için de adilce tutmalıdır...
QUARESMA MAHALLEDİR
Beşiktaş’ta yeni transferler, “Burada imzalar kalplere atılır” yazılı pano önünde atar imzaları. Bu sloganın içini en çok dolduran isim Quaresma’dır. Burak Yılmaz’ın yaşadığı aidiyet sorununu o da yaşadı ve sonunda Beşiktaş’ta ‘ev’ duygusunu hissetti. En kötü maçında bile kalpsizce oynamadı. Taktik disipline boğulan futbola her daim ‘mahalle futbolu kültürü’nü kattı. Antalya kampına şartlı götürülmüş. En kötü, sezon sonu ayrılık kaçınılmaz görünüyor. Attila İlhan’ın dediği gibi “Ayrılık da sevdaya dahil”... Quaresma, şık bir ayrılığı hak ediyor. Bu toplum unutsa da eskiden karşılamasını bildiği gibi uğurlamasını da bilirdi. Statta 20 bin kişiyle karşılandığı ama tek bir yöneticiyle (Serdal Adalı) uğurlandığı o ilk
ayrılığa benzemesin ikinci
gidişi
VOLKAN DEMiREL'İN YUTKUNDUĞU O AN
Fenerbahçe’de lige kötü başlangıcın bir nevi sorumluları gösterilen ve değişime mani olmamaları için kadro dışı bırakılan isimlere af çıktı. Son olarak Volkan Demirel de dün affedildi. Ama önce Volkan Demirel’in kameralar önünde özür dilemesi beklendi. Bu esasen herkes için bir ‘onurlu barış’tı. Kendi tercihi olsa bile Volkan Demirel’in basın toplantısı yaptığı mekanı yadırgadığımı belirmek isterim. İnsanı ezen bir görüntü çıktı ortaya.Ben Volkan Demirel’in bu kadar ezildiğini hiç görmedim. Zaten o da ses tonundan vücut diline kadar bunu yansıttı. Volkan Demirel özür dilese de esasen ‘özür dilemesini gerektirecek bir kusur’ işlediğine inanmıyordu. Fakat, uğrunda taşlanacak hareketler bile yaptığı sarı lacivert formaya tekrar ulaşması için de dünkü özürü dilemesi gerekiyordu. Diledi. Yaklaşık 3 dakikalık basın açıklaması ona 3 saat gibi geldi. Nihayetinde sözlerini bitirirken, ağlamamak için kendisini zor tuttu. Sözcükler boğazında düğümlendi. İçeride göz yaşlarını koyvermiştir. İşin sportif kısmına gelince... Volkan Demirel, bugünkü Harun Tekin’den
formayı çok rahat alır. Ama bu affın sınırlarının ne olduğunu bilmiyorum!
Paylaş