Paylaş
İlk maçta özellikle ikinci devre farka gidecekken mağlubiyet golünü de yiyip hovardalığının faturasını ödemişti. Soru, ‘Acaba bu fatura finalden de edecek kadar pahalı olacak mıydı, olmayacak mıydı?’ Hem de çok pahalı oldu...
Ordu’daki rövanşın ilk devrsinde de dereler sadece Mersin kalesine doğru aktı. Anlayacağınız tek kale bir ilk 45 izledik. Ne var ki mor beyazlılar, yine cömert olunca soyunma odasına daha stresli girdiler. Değil memlekette, dünyada da en çok takım çalıştıran hocalardan Yılmaz Vural, topu yine Ordu’ya teslim etti ama rakip pas trafiğini de mümkün olduğunca kilitlemeye çalıştı. Akdenizliler, elbette kontra hücumları kokladı fakat ilk bölümde bir tek tehlike dahi yaratamadılar.
ZİHİNSEL SAVAŞ
İKİNCİ devre Mersin’in beş dakikalık sürpriz baskısıyla başladı. Ama fındıkçılar daha fazlasına izin vermeyip oyunu narenciyecilerin alanına yeniden yığdı. O ‘mutlak’ pozisyonu da Emre ile yakaladı Ordu ama seri olmayınca büyük fırsatı kaçırdı. Vural’ın en önemli silahlarından biri de taktik faullerdi ve bu da 64’te on kişi kalmalarına neden oldu.
Buna rağmen Mersin hiç istifini bozmadı. Hatta rakibin on kişi kalması Ordu’ya pek yaramadı bile denilebilir. Çünkü ritmi bozuldu, böyle olunca da telaş da artmaya başladı. Kaleci Ahmet’ten başlayarak Mersin’in rövanşa zihinsel olarak daha iyi hazırlandığı dakikalar eridikçe görüldü. Zaten Yılmaz Vural’ın alameti farikası da bu değil mi...
İŞİN KAYMAĞI...
İKİ maçın genelinde oyuna Ordu hükmetti ama Mersin, haddini bilerek ve ‘180 dakikalık bir planlama’ yaparak sürprizi gerçekleştirip adını finale yazdırdı. Atmasa da turlamıştı ama gol de işin kaymağı oldu. Orduluların beceriksizliği stratejilerini gölgelemese de final için futbol namına biraz daha çok şey lazım olduğunu da söylemeli.
Bizim beğenmediğimiz ilk maçtaki 2-1’lik galibiyeti Yılmaz Vural’ın tribünleri dolaşıp yumruk şov yaparak kutladığını da hatırlatıp yiğide hakkını verelim...
Paylaş