Paylaş
Olumsuz tepki gösterenlerin temel dayanağı şuydu:
“Böylesine güzel altyapı yatırımı yapan kulübü yıpratmayın.”
Aslında da tam da bu yüzden... Öyle ya, Özkan bu davranışıyla önce kendi emeğine kendisi yazık etmiş oluyor.
Bakın Özkan, milyonlarca lira para harcayıp şahane tesisler yaptı; iyi eğitim almış hocalar getirdi ve daha da önemlisi sporcu ahlakını her şeyin önüne koydu.
Kurduğu sistemde arızanın kaynağının kendisi olması büyük talihsizlik.
‘Tokatla terbiye’nin olduğu yerde istenirse milyar dolarlar harcansın, hiç bir kıymeti olmaz.
Üstelik dayak, temel felsefesi ‘iyi birey, iyi insan, iyi futbolcu’ olan bir yapının kapısından gerekçesi ne olursa olsun asla giremez.
Söz konusu şiddete maruz kalan çocuk ergenlik çağındaysa, değil bir fiskenin, ağır bir sözün bile tamir edilemez sonuçlar doğuracağı unutulmamalıdır.
ALTINORDU İYİ BİR KULÜP MÜ?
Seyit Mehmet Özkan’ın yanlışını kabul etmesi olumlu bir adımdır.
Ama yetmez!
Bence bundan sonra işi tamamen profesyonellere bırakmalıdır.
Onca parayı harcayan kişi olsa da, ne idmanda ne de maçta ‘motivasyon’ konuşması yapma ihtiyacı duymamalıdır.
Oyunculara dair kararları profesyonellerine bırakmalıdır.
Çünkü Türkiye’deki temel çarpıklık başkanların her şeyi bilmesidir! Özkan, o gün sahaya inmeseydi o tokat atılmayacaktı.
İyi bir altyapı veya kulüp demek yalnızca lüks tesis, kaliteli malzeme, eğitimli hocalar ve iyi maaş ödemesi değildir.
İyi bir altyapı veya kulüp, yöneticilerin kendi alanlarında kalmasını bilmesidir de...
Bu çerçevede bakarsak Altınordu iyi bir örnek değil, sunulanın aksine.
Elbette sporda şiddeti Altınordu ile sınırlı tutamayız.
Voleybolda da basketbolda da ve diğer branşlarda; amatöründen üst düzeyine kadar her seviyede şiddet var.
G.Saray Koçu Ergin Ataman’ın genç oyuncusu Göktürk Ural’a, Mondi Melikşah Koçu Mustafa Derin’in de Orçun Okkalı’ya attığı tokadı unutmadık.
Genelde herkese, özelde çocuklara şiddet uygulamanın hiçbir mazereti olamaz. Şampiyonlar Ligi kupası dahi bir çocuğa atılacak tokada değmez...
Paylaş