Paylaş
2008’de son 6 haftada Feldkamp gitti ve takımı altyapı hocası Cevat Güler, sahaya çıkardı. 2014-15’in sezon öncesi planlamasını Mancini yaptı, sezonu Prandelli açtı, şampiyonluğu Hamzaoğlu aldı. Tüm bunlar olurken başkanlık da 3 kez el değiştirdi: Aysal-Yarsuvat-Özbek.
Mustafa Denizli’nin de söylediği gibi, bu kaotik dönemlerde en büyük avantaj takımın şampiyonluktan kopmamış olmasıydı.
Elbette, ama bu değişimler ters tepip, takımı yarıştan da kopartabilirdi. G.Saray’daki bu mevzular Beşiktaş ve F.Bahçe’de yaşansa şampiyon olmaları zordu. Ki F.Bahçe, daha haziran başında yapılacak kongreden bile etkilendi.
Fatih Terim’in en büyük yardımcıları ne Hasan Şaş ne de Ümit Davala idi. Onun iyi yardımcıları Aykut Kocaman ile Şenol Güneş’ti. Bu ikili sezon boyunca birbiriyle uğraşırken Terim, ne penaltı, ne ofsayt, ne taç ne de hakem tartışmasına girdi. Kocaman, son düzlükte gerçek rakibin Beşiktaş olacağı varsayımıyla hareket etti ve o yüzden üzerinden haftalar geçse de 3-1’lik lig derbisinde 3. gol öncesi Cüneyt Çakır’ın faulü çalmadığını ve böylece ikili averaj avantajının Beşiktaş’a geçtiğini söyleyip durdu.
GÜNEŞ’İN AYARLARINI BOZDU AMA
- Beşiktaş’ın şampiyon olmayacağı anlaşılınca Kocaman, rotayı G.Saray’a yeniden çevirdi. (Oysa bu arada kırılma maçı olarak gösterilen Alanya-G.Saray maçının hakemleri tartışılsa da Kocaman, bu topa pek girmedi) Evet, yeniden diyorum çünkü Kocaman, ligin ilk yarısındaki puan farkını ‘suni’ olarak niteleyip iyi bir hamle yapmıştı. Süreç de onu haklı çıkardı ama mühim olan 2-3 puanlık ‘organik fark’ı kapatmaktı. Kocaman rakiplere aşırı odaklandı. Kendi beyanıyla, F.Bahçe tarihinde olmadığı kadar bireysel hatadan gol yiyordu. O vakit, “Her ne ararsan önce kendinde ara” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’ye kulak vermeliydi evvela.
Yeni transferlerden istediği katkıyı alamaması ve Cenk’in ayrılığı Şenol Güneş’i çok hırpaladı. Yine de G.Saray derbisine ‘şampiyonluk’ şansıyla çıkabildi. Lakin bu kağıt üstündeydi çünkü kupa maçını ligin önüne taşıyarak, stratejik bir hata yaptı. Derbiye çıktıklarında Güneş’in de oyuncularının da kanı çekilmişti. Hasılı Kocaman’ın ayarlarını bozmasına müsaade etti. Ligin son maçında dahi Güneş, kupa maçına dair soruları yanıtlıyordu. Dilerim ki kupaya dair son kez konuşmuştur. Mevzuyu gelecek sezona da taşırsa şimdiden “Beşiktaş’a geçmiş olsun” derim. Güneş, yeni bir ’96 sendromu’na tutulmamalıdır.
Dediğim gibi, Kocaman ve Güneş, birbiriyle uğraşırken diğer yanda gelmiş geçmiş en sakin Fatih Terim portresine tanıklık ettik. Kocaman’ın ligin bitmesine 2 gün kala televizyona çıkıp “Veriler Göztepe’nin kazanabileceğini gösteriyor” şeklindeki sözlerini duymazdan geldi. Daha önce de gazetecilerin Kocaman’ın bazı açıklamalarını hatırlatmasına kulak vermemişti.
DAĞIN BAŞINDAKİ ASLAN
- Terim, soğuk savaş döneminin Çin taktiğini izliyordu adeta: ‘Dağın başındaki aslan’... ABD ve Sovyetler kapışırken, Çin olup bitenleri ellerini ovuşturarak izliyordu...
Terim’i şampiyonluğa götüren etmenlerden biri de evdeki atmosferi. Türk Telekom Stadyumu açıldığında yapılan reklamlarda Cem Yılmaz, “Mekân oynatıyor” sloganını kullanmıştı. Slogan vücut buldu. Taraftar takımı öyle coşturdu ki yokluğu deplasmanda konsantrasyon sorunu yaşattı. Taraftarı havaya sokan da Tudor’un ilk 8 haftadaki iştahlı futboluydu.
Futbolun en otoriter isimlerindir Terim. Gelince ilk iş ‘Florya’nın anahtarı’dır!
Misal ondan önce başkan, kardeşi veya sportif direktör her gün Florya’ya ‘moral motivasyon’ için gider veya maç sonunda açıklamalar yapardı. Terim’den sonraysa ‘tek görüntü’ oluştu. Terim de 3 maç kaybetti, deplasmanda 2-1 yendiği Akhisar’a evinde elendi. Ama Tudor ile olduğu gibi gazetecilerle gece yarısına kadar basın toplantısı olmadı. Bunun bu olmamasında Terim’in mazeret üretmemesinin de payı büyüktü.
Terim’in şampiyonluğunun belki de onun açısından en büyük sırrı şuydu: Kiralık alınan Nagatomo’ya bile 4 ayda verdiği ‘kamikaze ruhu’ydu!
Paylaş