Peki ODTÜ’lü ve Boğaziçili hoca görecek miyiz?

FUTBOLU artık Oxford’lu ve Cambridge’liler yazacak” diyen İngiliz yazar Jonathan Wilson’ın pasını alan Ertuğrul Özkök, sordu: “Peki biz de ODTÜ’lü ve Boğaziçili spor yazarı görecek miyiz?”

Haberin Devamı

Wilson’ın en ünlü kitabı Inverting The Pyramid, yani Piramidi Ters Çevirmek’tir.

Aslında Özkök de Wilson’ın sözlerini ters çevirdi. Wilson, “İngiliz ligi, Premier Lig olarak yeniden yapılandı ve kalite arttı. Bu taraftar profilini de değiştirdi. Sonuçta daha iyi yazar talebi oluştu” diyor.

Oysa bizim ne ligimiz ne de tribünümüz Premier Lig kalitesinde. Taraftarlarımız, ‘pre-Premier Lig’ dönemindeki İngilizler gibi, hâlâ sahaya bıçak-çakmak atıyor ve hakem de bıçağı dünya aleme gösterdikten sonra maça devam ediyor!

 Herkesten daha zeki oldukları öngörülen(!) ODTÜ’lü ve Boğaziçililer, zamanlarını böyle bir lige harcayacak kadar aptal olabilir mi?

2002 DESTANININ YANG’I VE YiNG’i

- Wilson, kitabında futbol taktiklerinin tarihini anlatırken onlarca futbol adamının biyografisinden yararlanır. Asıl tartışmamız gereken nokta budur.

Haberin Devamı

Bizim futbol adamlarımızın dobra dobra yazılmış 3 tane biyografi kitabı yoktur.

Futbolumuza damga vuran futbolcu ve hocaların başarılarının veya başarısızlıklarının arka planında neler olup bittiğini bilmiyoruz. Ancak dost sohbetlerinde ‘yazılmamak kaydıyla’ anlatılanlarla yetiniyoruz.

Geçen haftalarda İlhan Mansız, kahramanı olduğu 2002 Dünya Kupası’nda başlarında kim olursa olsun, 3. olabileceklerini söyledi. Serhat Akın da bana verdiği röportajda Mansız’ın kendisini oynatmayan Güneş’e tepki için kampı terk etmeye yeltendiğini söylemişti.

Güneş, daha bu hafta bile 2002’ye dair sözler sarf etti. Oysa bir biyografi yazmış olsaydı, dönüp dönüp 2002’de kendisine cephe alanlara cevap vermek zorunda kalmazdı.

Evet, keşke Mansız veya Güneş, bir biyografi yazsaydı da Uzakdoğu’daki destanımızın ‘Yang’ ve ‘Ying’ini öğrenebilseydik. Böylece o tarihi başarıyı daha iyi sindirip, geleceğe daha doğru yaklaşabilirdik.

8-0’LARA NASIL GÖĞÜS GERDiN

- Daha gerilere de gidebiliriz. Memleket futbol devrimi için ‘Futbol Tanrıları’ndan ilk ateşi çalan Mustafa Denizli de biyografi yazmayanlardan.

İngilizlerden 8 yeme pahasına, hücum futbolu için verdiği kavgayı, 88’deki ‘G.Saray Baharı’nı ve Prekazi ile çatışmalarını da ilk ağızdan öğrenseydik keşke. Ve Terim... Biz niye Milan günlerini İtalyan futbolcuların ağzından tek yanlı okuyoruz? Tarih yazmış Terim için yaşam öyküsünü yazmak daha mı zor?

Haberin Devamı

Bu üç isim sembol. Haliyle biyografi yazma öz güvenine olduğu kadar, hesapsız olma gücüne de herkesten daha çok sahipler.

Gariptir Türkiye, Denizli, Terim ve Güneş’in aynı dönemde şampiyonluğa oynayan takımların başında olduğu bir rekabete de tanıklık edemedi.

Bizim futbol dünyamızın aktörleri birbirine aşırı saygılı. Günlük maç yorumlarında dahi, ufak bir eleştiri hemen, “Hocanın kararına saygı duymak lazım”la bağlanıyor. Hocalar, basın toplantılarında birbirlerini yok sayarak sadece ‘penaltı’ veya ‘ofsayt’ tartışmasından öteye gidemiyorlar.

Bizim ODTÜ’lü ve Boğaziçililerin futbol yazmasından önce, futbolcuların ve teknik direktörlerin bu kafada olmalarına ve biyografi yazmalarına ihtiyacımız var.

Haberin Devamı

PEKi BiZ DOĞU DEĞiL MiYiZ?

-Lucescu, bize ‘Doğu’ deyince kızıyoruz. İyi ama bu kadar her şeyi kendisine saklayan bir zihniyet dünyasıyla ne kadar ‘Batı’yız?

Wilson’ın kitabı birbirlerinin futbol felsefelerine acımasızca dil uzatan teknik direktör örnekleriyle dolu. Clemente’nin Menotti’ye yaptığı gibi, belden aşağı girenler bile olmuş.

Yakın zamanlardaki Cruyff-Van Basten benzeri bir futbol kavgasına bir gün biz de tanıklık edebilecek miyiz?

Kayda değer bir denemeyi Tümer Metin yaptı. Daha cesur olabilirdi ancak ‘Metin Olmak’ eldeki en iyi yerli futbol biyografilerinden. Görevde olan veya olmayan tüm hocaların, kariyerlerini şeffaf şekilde yazıp, birbirleri hakkında da açıkça konuşması lazım. Yani, “Herkes kendi işine bakmasın”...

Haberin Devamı

Artık birileri düzene çomak sokmayı göze alsın! Futbolda yapılanma sadece tesis ve oyuncu yetiştirmekle olmaz. Önce zihinlerdeki bu prangalar kırılmalı. Hayatta bu kadar da ‘taktiksel’ davranmanın alemi yok.

Soruyorum: Biyografi yazamayan Türk futbolu, kaç kez tarih yazabilir?

Bugün 10 Kasım... Eminim ki Atatürk, futbolcularımızın da teknik direktörlerimizin de, ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ olmasını isterdi...

 

Yazarın Tüm Yazıları