Paylaş
2003’te; 100. yılda şampiyon olduğundaki söylemleri de hatırlıyorum: “Bu Beşiktaş, 5 yıl şampiyonluğu kimseye kaptırmaz.” Değil 5 yıl, 5 ay sonra Beşiktaş’ın nasıl çöktüğünü herkes gördü. Sebeplerini herkes merak etti. Yıldırım Demirören, 2004’te neler olduğunu araştırıp gerçekleri ortaya koyacağı iddiasıyla aday olmuş, ancak başkan seçilince hiçbir defteri kitabı açmamıştı. Bugün de söylem benzer: “Bu Beşiktaş, böyle giderse 2-3 yıl daha şampiyonluğu kimseye bırakmaz.”
MODELSİZLİK MODELİ
Beşiktaş, gerçekten ortaya bir başarı modeli koyuyor mu?
Öncelikle ezeli rakiplerine bir göz atalım:
Başarı süreklilikse Fenerbahçe, Aziz Yıldırım döneminde çok başarılıdır. İstisnalar hariç, ligi hep ilk iki içinde bitirmek başarıdır.
Ya Galatasaray?
Tüm ezberleri sarı kırmızılı kulüp bozuyor. Öyle ya, son 6 haftasında hocasız şampiyon olabiliyor. Üç başkan ve üç teknik direktörle geçirdiği bir sezonu da şampiyon bitirebiliyor. Hatta futbolcuların kendilerinin sağdan soldan bulduğu borçlarla dağıttığı primlerle de mutlu sona koşabiliyor. Sonuçta ‘mükemmel’ denilen modelle belki şampiyon olamıyorsunuz, ama G.Saray’da gördüğümüz gibi, tamamen yanlış görünen bir model; daha doğrusu ‘modelsizlik’le de şampiyon olunabiliyor.
Tarihsel olarak bakıldığında bu şampiyonluk denilen mefhum, üç büyükler arasında dönüp durduğuna göre, aslında model üzerinde çok da fazla kafa patlamanın bir anlamı yok. Öte yandan şampiyon olamayan büyükler, şampiyon olanı büyüğün federasyon ve hakemlerce kollandığını söylediğine göre, demek ortada konuşulacak bir sistem falan yok(!) İstisnasız üç büyükler, her sezon bunu birbirleri için öne sürüyor...
Tekrar dönelim Beşiktaş’a:
Fikret Orman yönetimi 2012 yılında siyah beyazlı kulübü 600 milyon liraya yakın bir borçla (Bu mevzu tartışmalıdır. Çünkü dönemin denetim kurulu da yaklaşık 430 milyon lira diyor) devraldı ve şunları yaptı:
1- Futbol takımında yeni bir yapılanmaya gitti.
2- İnönü Stadı’nı yıkıp, yeniden yaptı.
3- 2015-16 sezonunda şampiyon oldu.
4- Takım Avrupa’da istikrarlı bir çizgi yakaladı.
5- Bu sezon da zirveye oynuyor ve mutlu sona yakın.
6- Borç 1 milyar 600 milyon liraya yaklaştı.
EZELİ RAKİPLER FIRSATA DÖNÜŞTÜREMEDİ
FUTBOL takımında Aybaba ile başlayan, Bilic ile süren ve Güneş ile taçlanan bir oyun karakteri oluşturuldu. Herkese keyif veren; pasa dayalı bir hücum futbolu...
Başarıda anahtar rol UEFA kriterleri anlaşmasıdır. G.Saray, Trabzon ve F.Bahçe de UEFA ile harcamaları sınırlayan bir anlaşma yaptı, ama ilk başta “Eyvah” dedirten anlaşmayı avantaja dönüştüren takım Beşiktaş oldu. G.Saray, anlaşmaya uyamayıp Avrupa’dan 1 yıl men edilirken, F.Bahçe transferde zorlandı.Beşiktaş, hem kritere uydu hem de iyi transferler yaptı. Mecburiyet yüzünden tek atımlık barutu doğru kullandı. Arada hedefi ıskaladığı oldu, ancak eskiden karavanalar daha çoktu.
Beşiktaş, yakaladığı çizgiyi sürdürmek için UEFA kriterlerini kulübün çaycısı için bile uygulamalı. UEFA anlaşması bitince transfer harcamalarında yeniden hovardalaşmaya başlarsa, bugün büyük meblağlara ulaşan borç yükü daha da büyür ve artık altından kalkılamaz hale gelir.
ÇİN RÜYASI BİTECEK
Orman yönetimini bekleyen en büyük sınav borç yükünü azaltacak yeni kaynaklar yaratmak. Çin’in futbola ilgiyi artırmak için yaptığı yabancı transfer politikasını Beşiktaş iyi değerlendirdi. Fakat, Çin rüyası, altyapı hamlesi meyvelerini vermeye başlayınca sona erecek. Yani artık Ba’lar ve Ersan’ları milyon Euro’lara satıp, bedava kiralama şansı olmayacak.
Bu nedenle kulübü uluslararası mecralara taşıyacak projelere cesaretle girişmelidir. Göğse katılacak üçüncü, dördüncü yıldızlar, Avrupa başarılarıyla bezenmezse pek parlak olmayacaklardır...
Paylaş