Paylaş
FATİH Terim’in, Euro 2016’daki takım içi kavgaya dair yine net bir şey konuşmadığı basın toplantısını izlerken “Nelerle meşgulüz, yazık” dedim, kendi kendime. Meğer Fransa’da hiçbir kavga gürültü olmamış. Hepsi medyanın halüsinasyonuymuş! Neyse, bu fasılı geçelim.
Terim, ‘Türkiye Futbol Direktörü’ olduktan sonra gidip Alman futbol sistemini incelemiş ve onların 60 yıl sonrasına dair planlarına hayret etmişti. Gelin bir hayret edilesi hikaye daha okuyalım, Almanya’dan. Göreve geldiğinde bizde ‘Bundesliga’nın en genç hocası’ başlığıyla haber oldu. Önü arkası yok!
Adı, Julian Nagelsmann, yaşı 29. Bundesliga’da Hoffenheim’in teknik direktörü. Ekibi namağlup.
4-3-3, 3-4-3, 3-1-4-2 ve 3-5-2... Her maç ayrı bir sistemle çıkmakta beis görmüyor. Alman futbolu deyince illa Orhan Uluca ile sohbet ederim.
‘Nagelsmann’ dediğimde de hakkında ansiklopedi yazacak kadar arzu dolu olduğunu gördüm. Özellikle de ters ayaklı bek oynatmasını heyecanla analiz etmek istiyor.
TARİHİ DERECE
Augsburg’da 19’unda sakatlanıp futbolcu olma hayallerine nokta koyuyor. Kulüp, sözleşmesi sürdüğü için “Git genç takım hocasının analizcisi ol” diyor.
Hoca kim?
Bir başka sıradışı adam Thomas Tuchel!
Aybaba’dan sonra, “Beşiktaş’a gelse” diye yazdığım adam. Malum bugün Dortmund’da. Orhan’ın ifadesiyle köy köy dolaşıp takımları izliyor. Yeni Mourinho’nun doğum sancıları böyle başlıyor.
Tuchel’den pek hazzetmese de yiğidi öldürüp hakkını verir: “Ondan çok şey öğrendim”. Antrenörlük diplomasını ‘1.0’ derecesiyle alıyor.
Tarihin en iyi derecesi!
A gençlerde şampiyon olan tarihin en genç hocası unvanı da onun.
BAYERN ONU DA KAPIYORDU
Filizlenen her oyuncuyu Bayern’e yar eden Uli Hoeness, ona da göz koyuyor. Bonservis ödeyip altyapının başına getirmek istiyor.
Neyse ki bu kez Hoenness muradına eremedi de ve biz de 29 yaşında Bundesliga’da bir hocaya tanıklık edebiliyoruz.
Aslında Hoffenheim’in başına bir yıl erken geldi.
Huub Stevens’ın istifası nedeniyle geçen sezonun 2. yarısında eşofmanları giydi. Evet biz buralarda Terim-Arda kavgasını konuşurken; biz buralarda 22 yaşındaki futbolcuya “Daha tecrübesiz” derken
Bundesliga’da 29 yaşında Nagelsmann, teknik direktörlük yapıyor. Takımında sadece 2 futbolcu ondan büyük. 3’ü de yaşıtı. Bizim tabirle ‘çoluk çocuk’ bir devrime imza atıyorlar. Ey kulüplerimiz, Hoffenheim ve Nagelsmann’ın ne yaptığının farkında mısınız?
RIEKERINK’E DE SAYGI
Bu sorudan Galatasaray’ı azade edebilirim. Yaş olarak kıyaslanmasa da Jan Olde Riekerink de Galatasaray’da teknik direktörlüğe yükselişi ve bugüne kadar ortaya koyduğu performansla Nagelsmann gibi çizgi ötesi bir tablo ortaya koyuyor. İhtiyacımız olan şey egolar savaşı değil, sportif meydan okumalar. Riekerink’i ilgiyle izleyeceğim...
STATLARDAKİ MÜZİK KİRLİLİĞİ
Statlarda çalan müzikler beni çol yoruyor. Sizi de yormuyor mu?
Benim için resmen ‘müzik terörü’. Bakın yıllar sonra derbide iki takım taraftarı yan yana yer aldı. Galatasaraylıların tezahüratlarını bastırmak için stat DJ’yi sürekli müzik bastı! 40 bin siyah beyazlı taraftarın 2 bin kişiyi bastırmasına ise, şans vermedi! Oysa işin rajonu şudur: Deplasman taraftarı bağırır, ev sahibi susturur. Karşılıklı bestelerle atışmalar yapılır. Siz böyle kulak patlatacak derecede müzik çalarsanız, deplasman taraftarının bir esprisi kalır mı? Ayrıca statlarda çalınan şarkılar da, -bir iki istisna hariç- çok kötü. Maksat müzik değil, sanki gürültü çıkarmak. Her takımın çok kıymetli müzisyen taraftarları var. Hiç birinin ilgisini çekmez mi, kulüplerine dillere düşecek şarkılar yapmak? Yöneticiler lütfen bir NBA maçı izlesin. Maç önü, arası ve sonrasında müzik ve eğlence kafa şişirmeden nasıl birleştiriliyor, görsünler...
FİKRET ORMAN ALTYAPIYI KAPAT!
Beşiktaş altyapısı ulusal ve uluslararası turnuvalarda çok başarılı sonuçlar alıyor. Ama buna rağmen Milli Takım altyapılarında hak ettiği kadar temsil edilmiyor. Aslında A Takım için de böyle bir sorun yok değil. Memleketin en iyi sağ ve sol beki Beşiktaş’a imza attıktan sonra ay yıldızlı formadan kesildi.
Neyse ki Caner, Hasan Ali sakatlanınca davet aldı.
Yıllar önce bir inceleme yapmıştım. Daha önceki takımlarında milli olan; hatta milli takım kampında Beşiktaş’a imza atan futbolcular (Okan Koç), bir daha kolay kolay milli olamıyordu. Kulüpler, dört dörtlük bir zihniyetle işletmeseler de altyapılarda büyük emek harcanıyor.
Milli takımlara gidenin değeri artıyor, büyük kulüplerin de radarına giriyor. O yüzden tercihler, öyle geçiştirilecek bir konu değil.
Beşiktaş yönetimi, bu konuyu hiç sorguluyor mu? Altyapı Koordinatörü Gökhan Keskin, aynayı önce kendilerine tutacaklarını söylüyor. Ben de “Aynada haksızlık görünürse Orman, altyapıyı ya kapatsın ya da milli seçicilere bir sitem yollasın” diyorum...
Paylaş