Paylaş
44 can toprağa verildikten sonra kol kola yürüdüğünü gördük Beşiktaşlının ve Bursalının...
Şimdi anlaşıldı, 2004’ten beri futbol topundan yaratılan ‘husumet’in anlamsızlığı...
Futbol dünyası, takdire şayan şekilde teröre karşı tepki verdi. Ancak Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan’ın çarşamba günü Futbol Konseyi’nde ortaya attığı önerisini unutmayın: “Futbol önce kendi içindeki terörizmi bitirmeli.”
Yanlış anlaşılmasın, terör saldırısında ölen insanların sebebi futbol değil. Ancak, bir stadın çeperinde gerçekleştirilen bu saldırıda neden o kadar polisin bir futbol maçı için nöbet tutmak zorunda olduğunu da artık konuşmalıyız.
5 yıl sonra deplasman yasağını kaldırdıysak, o vakit şimdi polislerin statlardaki nöbetlerine gerek kalmayacak bir futbol ortamı yaratmalıyız.
Takımlar sahada top oynarken neden yüzlerce polis, kapıda siz birbirinize girmeyesiniz diye beklesin?
Teröre karşı ‘Türkiye’ diye birleşen tribünlerin artık İstanbullulara yakıştırdıkları ‘Bizans’ etiketini kaldırma zamanı gelmedi mi? Samimiysek, gelmiştir...
Avrupa’da gıptayla izlediğimiz statlarda asayişi sağlamaya özel güvenlikler yeterken, bizim statların çevresinde TOMA’lara ne lüzum var?
Sözüm sadece Beşiktaşlılara ve Bursalılara değil.Misal, bordo mavililer... Gelin, Fenerbahçe’nin iki hafta sonra şehrinize polis kortejleri eşlik etmeden gelip gideceği bir iklim yaratın. Fenerbahçe, kaldığı oteli de gizlemek zorunda kalmasın. Aralarında sıkıntı olan tüm kulüpler, karşılıklı olarak, bu tür adımı atmalıdır. Futbol dünyası, teröre en güzel cevabı polislerin maçları televizyondan izleyecekleri bir sporseverlik kültürü oluşturarak verecektir.
Yeniden, “İyi olan kazansın” erdemine sahip olmak, son düdükten sonra rakibin elini sıkmak ve hatta forma değiştirmek gerek.
Polislerin maç için nöbet tutmadığı bir Türkiye; en azından...
e-İNSAN’IN e-SPORU
BİLGİ teknolojileri zaman ve mekân kavramını değiştiriyor. Sanal gerçeklik, gün gün asıl gerçeğimiz oluyor. Akıllı telefonlarımız, yeni bir uzvumuz. Bizler artık birer e-insanız!
İletişiminden alışverişine ve hatta duygusal hayatına kadar, bir çok ihtiyacını ‘e’ kıvamında yaşayan e-insanın sporu da ‘e’leşiyor.
Geçen hafta sonu Barcelona’da bir e-spor etkinliği izledim. ABD’nin 92 Olimpiyatları’ndaki rüya takımının da sahne aldığı salonlardan Palau Sant Jordi’de yaşları 12’den başlayan yaklaşık 10 bin seyircinin 3 gün boyunca ‘Buz Takımı’ ile ‘Ateş Takımı’nın all-star maçını nasıl büyük bir tutkuyla izlediklerine tanıklık ettim. League of Legends All Star, konserleri, sunucuları ve canlı yayınlarıyla milyonlarca kişiye ulaştı.
Beşiktaş, F.Bahçe ve G.Saray’ın da girdiği e-spor’un 2018’de dünyada 2 milyar dolar büyüklüğe ulaşması bekleniyor.
League of Legends sahibi Riot Games’in Türkiye Müdürü Hasan Çolakoğlu ve Riot Games Türkiye Direktörü Bora Koçyiğit, e-spor’un federasyonlaşması için yoğun çaba harcarken, “E-spor yakın gelecekte olimpiyatlara dahil olursa, şaşırmayın” diyorlar. Evet, Uluslararası Olimpiyat Komitesi, olimpiyatın temel sporlarından güreşin yerine e-spor’u alırsa şaşırmam. Çünküz iş artık fena halde reyting ve ticari bir boyuta geldi. e-spor da bu manada güreşi rahatlıkla tuş edecek vaziyette.
Paylaş