Paylaş
Zira bu ‘ara rejim’de sarı kırmızılı taraftarın en güvendiği isim, gerektiğinde topçuların çocuklarını bile kendisi kreşe bırakacak kadar içten çalışan Abdurrahim Albayrak!
Ancak onun dönüşü dün ilk devre sahaya hiç yansımadı. Prandelli’nin öğrecileri öğretmen, “Kağıt kalem çıkarın, yazılı var” dediğinde hazırlıksız yakalanan okul talebelerine benziyorlardı. Derbideki gibi rakip alanı parselleseler de gol pozisyonu üretmede hücümcular arasında bir anlaşma yoktu ki Fenerbahçe, Sneijder’in fizandan attığı iki şutla yenilmişti. Yönetimi ve hocası gibi ‘geçici’ olan defans hattı da evlere şenlikti. Tarık ve Veysel, bu halleriyle insanı dert sahibi yapar.
Bir oyun ezberi olan Avcı’nın personeli ise, sahaya çok iyi yayılıp, Aslan’a üçüncü bölgede pek boşluk bırakmadı. Hücumda da mükemmel bir uyumla devreyi 2-0’lık avantajla kapattılar.
SAVUNMACI DEĞİL, REFAKATÇİ
SKOR dezavantajı, Melo’nun da çıkmasıyla iyice zayıflayan savunma ve üstüne bir de ikinci devre göle dönüşen saha, Aslan’ın işini epey zorlaştırdı. Öyle ki oyuncular çalım atarken hep suya takıldılar. Bu zeminde ancak uzun toplarla doldur boşalt oynayıp karambol pozisyonlar kovalanabilirdi ama Başakşehir, öyle yapmadı ve fotokopi bir golle farkı üçe çıkardı. Bir defans kendi takımını sabote etse ancak bu kadar olur. Savunma değil, adeta rakibe refakatçilik vardı; 4. golde de olduğu üzere.
Galatasaray kaybettiği için sakın ‘sudan bahaneler’e sığınmasın çünkü maçı daha ilk devrede kaybetmişlerdi. Daha da önemlisi hiç bir oyuncusu skora isyan etmedi.Galatasaray bu sezon üçüncü kez 4 gol yedi. Yani çok ‘Duygun’suzdular (!)
Paylaş