Paylaş
Mainz ve Maccabi gibi kendisinden daha iyi ekipleri eleyen Yunan ekibi ister istemez bir çekince oluşturuyordu. Ancak komşunun galip geldiği maçlarda bile evlere şenlik bir defans anlayışı vardı.
Özellikle çizgi halindeyken büyük açıklar veriyorlar, kademe anlayışları da sorunluydu.
Kendi yarı alanına yığınak yapan Asteras’ın kontra bir gol kovaladığını kimseden saklayacak hali yoktu. Ki Bandibanga ve Zisopoulos ile iki pozisyonda buna çok ciddi niyetlendiler.
Beşiktaş ise Çaykur Rizespor maçının ikinci devresindeki gibi kampını rakip 18 üzerine kurdu. Serbest vuruşu çizgiden çıkan Oğuzhan’ın arzusu ve sorumluluktan kaçmayan tavrı maçın sonu için umut veriyordu. Nitekim Töre ile girdiği şık işbirliğinden gol çıktı. Kartal, arayışçılığı ve bol bol şut denemeleriyle ofansif olarak doğru bir ilk 45 oynayıp soyunma odasına girdi.
YiNE SON BÖLÜM SENDROMU
İkinci devre inisiyatif tamamen Beşiktaş’ın eline geçti. En azından öyle göründü çünkü 80. dakikaya kadar rakip atağa bile yeltenmedi. Bu dakikaya kadar maçı koparması gereken siyah beyazlılar, Asteras’ın yenilgiyi kabullenmiş görüntüsüne aldandı ve faturası da ağır oldu. Asteras, sıklıkla yediği golün benzerini Beşiktaş’a attı. Mersin, Rize ve Asteras maçları Beşiktaş’ın yaldızını döktü. Feyenoord ve Arsenal maçlarındaki disiplinden uzaklaşıp, havaya girmenin bedeli ödeniyor. Bu takım Demba’sız yalanmış! Ve Bilic, bu takıma son 10 dakikayı oynatmayı ve beklerine oyuna katılmayı ne zaman öğretecek?
Peki şu sakatlık illeti... Beşiktaş her mıntıkada (barda, idmanda, maçta) sakat veriyor. Beline kadar bacağı bandajlı olan Pektemek’i sahaya sürmek hangi aklın işi?
Mersin Arena’nın zemininden haklı olarak şikayet eden Beşiktaş’ın ‘evi’ olan Olimpiyat’taki zemine peki ne demeli? Özellikle zayıf takımlar karşısında top yapma mecburiyeti olan bir takımın böylesi bir çimende oynaması olası mı?
Taraftarın eli ayağı tribünden iyice kesildi. Şikayet etmek mümkün mü, hayır. Öyle ya başkan bile ‘trafik’ nedeniyle Olimpiyat’a gidemiyorsa, taraftara kim kızabilir ki...
Paylaş