Paylaş
Kireçle yazılmış devrimci sloganlar veya devrimci örgüt adlarıydı, patlak plastik topu vurduğumuz...
Darbe sonrası silinmeye yüz tutmuş yazılar, çocukluğumun 12 Eylül Ankarası’ndandı... O yazılarda hep bir gün cuntanın yenileceği yeminleri vardı. Fakat yenilmiyordu bir türlü. Kimi zaman ‘post’ formasayla, kimi zaman ‘elektronik’ formasıyla yine topa ayak uzatıyordu...
Her serinin(!) bir sonu vardır. Öyle böyle, beş darbe yaşamış halk, altıncısına kalesini kapattı; canı pahasına... Evet, direnince çok güzel oluyor Türkiye...
Sağından soluna kadar, “Demokrasi ulan” tezahüratı yapanlar yan yana durdu...
Ve futbol kulüplerimiz... Onlar da tereddütsüz şekilde ‘Darbeye hayır’ pankartı açtı... 27 Mayıs darbesinin liderinin adını formasına yazmak zorunda kalmış Beşiktaş, 15 Temmuz darbesine ilk dakikalarda kırmızı kart gösterdi...
GÜRSEL KUPASI’NI HATIRLAYIN
Öğrendik ki Beşiktaşlıların acılar çekerek yaptıkları stadları, ‘darbenin karakolu’ yapılmak istenmiş. Orta yuvarlağa helikopterler inmiş, kramponluların çıkış koridorlarına postallılar girmiş. Pinochet bozuntusuna özenilmiş; Beşiktaş’ın stadı da işkencehaneye dönüştürülen Şili Ulusal Stadyumu yapılmak istenmiş...
Şimdi, darbeye karşı sağlanan bu ortak ruhu, dağılmasına müsade etmeden, yeşil sahalara da indirmeli. Misal dört büyükler, darbecilerin kara çalmaya yeltendiği Vodafone Arena’da bir ‘Demokrasi Kupası’ oynayabilir... En kötü 45’er dakikalık maçlar oynanır ve geliri de darbe girişiminin mağdurlarına verilir...
F.Bahçe ve Beşiktaş, Soma için bunu yapmıştı... 27 Mayıs darbesinden bir ay sonra kulüplere ‘Cemal Gürsel Kupası’ oynatılmıştı. Bu kupanın rövanşı, ‘Demokrasi Kupası’ olsa fena mı olur? Böyle bir organizasyon yapılamazsa o zaman TFF’ye bir önerim var: Ziraat Türkiye Kupası, bu sezon ‘Türkiye Demokrasi Kupası’ adı altında oynansın. Sanırım sponsor firma da bir jest yapıp, adından feragat edebilir...
Beşiktaş’ın deplasman yasağının kalkması için yaptığı çağrıya da sessiz kalınmamalı. Bugün değilse ne zaman farklı renkler, tribünlerde aynı maçı seyredebilecek?
‘TOP MODEL’ MENAJERLER
Manchester United, Pogba için Juventus’a 120 milyon Pound veriyor. Oysa Pogba, 4 yıl önce ManU’dan 800 bin Euro’ya gitmişti! Böyle bir ahmaklığı bizim kulüpler yapsaydı, demedik laf bırakmazdık. Örneğin 4.5 milyon Euro’ya alınan, ama verim alınamayan Tarık Çamdal için G.Saray, az hırpalanmadı...
Alın size ManU fiyaskosu... Üstelik nedir bu 120 milyon Pound? Kabahat verende olsa da Pogba’nın bu kadar ettiğini düşünmüyorum. Keza Higuain’ın da 28 yaşında 90 milyon Euro edeceğini... Elbet futbol artık bir endüstri ve arz-talep kanunu işliyor.
Rob Smyth, The Guardian’daki değerlendirmesinde, bu uçuk fiyatlarda başrolü Mino Raiola ve Jorge Mendes gibi menajerlere veriyor. Smyth, bu iki ismi ‘menajer’ olarak tanımlamanın yetersiz olduğunu belirterek, 90’larda Vogue’un kapağını süsleyen Cindy Crawford ve Eva Herzigova gibi süper top modellerle eşdeğer görüp ‘süper menajerler’ diye tanımlıyor. Haksız da değil. Raiola, Pogba’dan 20 milyon Pound kazandı. Bugün hangi süper model tek imzada bu parayı kazanır ki...
ASIL ÜSTYAPI SORUNU VAR
Beşiktaş Altyapı Koordinatörü Emrah Bayraktar ile yollarını ayırdı. Bir açıklama yapılmasa da gerekçe sanırım alt yapıdan oyuncu yetişmemesidir...
Ben bu gerekçeyi kabul etmem. Alın büyük kulüplere bakın. Öyle oyuncular geldi geçti ki, “Bu oynuyorsa, ben de oynayabilirim” demişsinizdir. Sorun altyapı değil, üstyapıdır. Üstyapı hocaları, altyapıların yüzüne bakmıyor. Bakın Atınç Nukan, doğru düzgün A takımda oynamadan Almanlar tarafından alındı. Beşiktaş, şampiyon gittiği Konya’da 18’ine nazar boncuğu niyetine bir tek altyapı oyuncusu almadı! Peki bu altyapılar nasıl teşvik edilecek?
Altyapıdan oyuncu çıkması için önce oraya göz diken bir üstyapı olmalı. Ayrıca bugünlerin moda, ama doğru olan deyimiyle, ‘liyakat sahibi’ olan kişilerce yönetilmeli. Çünkü bazen ‘eski futbolcu’ veya ‘efsane futbolcu’ olmak yetmiyor. Efsaneler, biraz da akademik formasyonla yoğrulmalılar...
Paylaş