Paylaş
Beşiktaş’ta pazar günü seçim var... Fikret Orman ve Hürser Tekinoktay yarışacak. Ne yazık ki çok büyük bir heyecan yok. Orman, yönetim kurulunda ufak bir değişiklik yaptı. Tekinoktay’ın listesiyse kamuoyu için pek tanıdık değil. Evet, Tekinoktay’ın şansı düşük. Ama stratejilere boğulan ‘büyük muhalefet’in aday çıkartmadığı bir dönemde, Tekinoktay’ın Orman’a karşı aday olması takdire şayan. Konvansiyonel medyada kendine hemen hemen hiç yer bulamadı. O yüzden de seçim vaatleri pek bilinmiyor. Oysa, eğitimden ekonomiye, altyapıdan kulüp yönetim modeline kadar 6 tane manifesto yayınladı. Tekinoktay, özetle özkaynaklara dayanan bir futbol takımı, mali disiplin, tasarruf, dijital ortamda üzerinden üyelerin denetimine açık şeffaf bir kulüp kasası ve Barcelona gibi yüzbinlerce üyeli kongre yapısına sahip bir Beşiktaş vaat ediyor.
Kendisinin adaylığı gibi hedefleri de idealistçe... Ben bunu önemsiyorum zira kulüplerin ekonomik olarak yönetilemez hale geldiği günümüzde açıkçası Don Kişot’lara çok ihtiyaç var. Seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılan Fikret Orman’ın açıkladığı yeni bir vaat yok. Mevcut vaziyet devam edecek. Daha önceleri de duyurduğu Fulya’da AVM inşaatına başlayacak yeni dönemde. Ama esas olarak kongre üyeleri, kendisinden yüklü borcu nasıl eriteceğini anlatmasını istemeli. Geçmişe fatura çıkarmayı artık bırakıp, nasıl çözümler düşündüğünü somut olarak anlatması talep edilmeli. Tekinoktay, tasarruf, mali disiplin, gelirin yüzde 65’ini aşmayan maaş harcaması ve borçların yeniden yapılandırılması gibi önerilerde bulunuyor.
7 yıllık bir başkanlık tecrübesine sahip olan Orman’ın da kendisini bağlayacak bir borç yönetim modeli sunması lazım. Artık “Borç şunun yüzünden oluştu, bu yüzden büyüdü” gibi mazeretleri tekrarlamanın manası yok. Nihayetinde siz bunları tekrarladıkça ne faiz borcunuz azalıyor ne de geliriniz artıyor... Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’ne bu sezon da katılamazsa mali krizi derinleşecektir. Ne yapıp edip yeni gelir kaynakları yaratması elzem. Federasyon ve Türkiye Bankalar Birliği’nin hızlı başlayan yapılandırma projesinden uzun zamandır ses seda yok. Hasılı başta Beşiktaş olmak üzere, kulüplerin kendi B planlarını acilen oluşturması şart...
YALNIZLAR BEŞİKTAŞ'I
Beşiktaş, ayağına kadar gelen şampiyonluk şansını Türk Telekom Stadyumu’nda kullanamadı. Bunun çeşitli nedenleri vardı: Hakem Bülent Yıldırım, iki takım arasında fena halde bir tercih yaptı ve yalnız kalan Beşiktaş oldu.
Beşiktaş yönetimi, gerilimi yükseltmemek; takımın dikkatini bozmamak adına G.Saray yönetiminin hakemler üzerinde oluşturduğu gündeme dahil olmadı. Ama kendi takımının yanında olduğunu, hakkını hukukunu koruyacağı duygusunu da hiç vermedi. Şenol Güneş ve ekibini yalnızlık duygusu içinde yolladı.
Beşiktaş, Vodafone Park’ta 3-0 öndeyken bile, 2 bin Fenerbahçeli’nin son dakikaya kadarki desteklerine şahit oldum. Ama aynı şeyi geçen hafta Beşiktaş taraftarı için söyleyemem. Skora yenik düşüp, takımını yalnız bıraktılar.
YENİ HOCA LUCESCU MU?
Mircea Lucescu, Beşiktaş’ın gündeminden düşmüyor. Hatta anlaşmanın sağlandığı bile iddia ediliyor. Luce, yaşında. Çiçero’nun ‘Yaşlılık Üzerine’ kitabını okuyanlar için, bu yaş baş meselesine hiç takılmaz! Ancak biliyorum ki Beşiktaş’ın başına gelirse büyük tartışma yaratacak. Türkiye’de en az sevilen teknik direktörlerden. Milli Takım’daki çelişkili tutumu da kendisine olan sempatiyi iyice azalttı... Ben onun Milli Takım’ın başına getirilmesine karşı çıkmıştım. Çünkü Luce, bir maraton koşucusudur.
Sabır ve ince işçilik ustasıdır. Milli Takım’a geldiğinde sağlık sorunları olduğuna dair haberler çıkmıştı. Eğer bunların aslı astarı yoksa, Lucescu her takım için bir seçenektir. Lucescu demek, ‘eldeki malzemeyle en yüksek verim’ demektir. Gelecek sezon daha düşük ve genç ağırlıklı bir takım planlayan Beşiktaş için bu anlamda kötü bir seçenek değil. Lucescu olmasa bile onun tipinde; yani en düşük bütçeli ve en az şöhretli bir takımla başarıya koşabilecek bir teknik adam lazım...
BİZİM SUÇUMUZ NE?
Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon birçok muazzam maç izledik.
Oyuncunun, hocanın, atılan veya yenilen golün konuşulduğu maçlar... Zaferleri kadar yıkımlarının da epik olduğu maçlar... Misal kim diyebilir ki Ajax, bir ‘kaybeden’. Hayır, onlar, galip sayılır bu yolda. Ya bizde? Şampiyon olacak takımımız için gerçekten ‘galip’ diyebilecek miyiz? Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkacağına bahse girebilir miyiz? Bu sene dişe dokunur futbol oynayan bir takım var mı ligimizde? Sürekli birbirlerini şaibeyle suçlayan yöneticiler ve sahada sadece skora yönelik bir futboldan başka bir şey görmediğimiz berbat bir sezon geçirdik! Esasen şaşırmıyorum. Hayat bir bütün... Sadece “Bizim suçumuz ne” diye yakınmaktan başka bir şey gelmiyor elden...
Paylaş