Paylaş
Son saniyeye kadar zorlamış, inanılmaz goller kaçırmış ama 1-1’lik skoru değiştirememişlerdi. ‘Yıkım’ gibi görünse de aslında bugünleri müjdeleyen bir ruhun dışa vurumuydu o görüntüler...
Sözünü ettiğim maçsa Beşiktaş-Trabzonspor maçıydı... Beşiktaş’ın başında Samet Aybaba, Trabzonspor’unsa Şenol Güneş vardı...
2012’den itibaren Beşiktaş futbol takımı sürekli gelişti. Aybaba, Bilic ve Güneş... Her hoca bir tuğla koydu. Statsız şampiyonluk yarışı verilirken çok acı çekildi.
Takım hamdı, pişti... Nihayetinde de üst üste iki şampiyonluk... Ve Şampiyonlar Ligi’nde gruptan terfi. Beşiktaş, futbolda 6 yılda kabuk değiştirdi. Ligde şampiyon olurken eskisi gibi sadece yoğun bir emekle mutlu sona kavuşmadı. Futboluna estetik de kattı: Yani Rıza Çalımbay ile simgeleşen çalışkanlık, Barcelona’dan esintiler sunan pas oyunu ile Quaresma’nın trivela ve rabona’larıyla bireysel olarak da süslendi...
VİTRİN DEVLER LİGİ
UEFA anlaşmasının da yardımıyla transferde açık vermemeyi de öğrenen Beşiktaş, Premier Lig’e oyuncu satar hale geldi. Bunu sağlayan en önemli etken de Şampiyonlar Ligi....
Cenk Tosun, sezon başında Premier Lig kapısından dönerken verilen teklif 10 milyon Euro’ydu. Aynı adam, 4 ay sonra 28 milyon Euro’ya gitti.
Çünkü bu 4 ayda Şampiyonlar Ligi’nde 4 gol atmıştı. Oysa ligdeki gol performansı geçen sezonun biraz daha gerisindeydi. Ama geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde sadece 1 gol atabilmişti. Bizim topraklar için en iyi vitrin Devler Ligi’dir... Yoksa Cenk, Fransa Ligi’nde olsaydı 80’e de 90’a da giderdi.
DÜNYA AÇILIMI ŞART
Beşiktaş’ın futboldaki başarısını kalıcı kılıp, tüm kulübü de dönüştürmeli. Esas olan sürdürülebilir başarıdır. Şu anki başarıya henüz ‘kalıcı’ diyemeyiz.
Beşiktaş, gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’ne gidemezse, her şey tersine dönebilir. Çünkü, yayın geliri dışında kulübü besleyen yeni kaynaklar yok. Cenk ve Şampiyonlar Ligi’nden sağlanan ‘rekor’ gelir bile ancak 1 yıllık banka borcunun faizini karşılayabiliyor!
Takımın başarısının yanında bir diğer başarı da stat... Fikret Orman’ın içerideki kaynağın bittiğini ve yurt dışına açılmanın şart olduğunu görmesi de önemli.
Bu açılım birçok kişiye Nasrettin Hoca’nın yün hikâyesini çağrıştırıyor. Evet, samimi ve ciddi olunmazsa bu iş bir fıkraya dönüşebilir. Ancak başarılırsa da Beşiktaş, hakikaten bir devrim yapmış olur. ‘Dünya açılımı’nı besleyecek en önemli olay da Şampiyonlar Ligi’nde devamlılık.
FARKINDALIK LAZIM
6 yıllık emeğin heba olmaması için gelecek sezon da bu arenada olmak hayati. Ve bunun da olup olmayacağı büyük ölçüde önümüzdeki 21 Ocak’ta başlayacak olan 53 günde belli olacak. Bayern maçlarının da olduğu süreçte aşçısından futbolcusuna, siyah beyazlı camiada bir ‘farkındalık’ oluşmalı. Güneş, kuvvet ve taktik kadar, futbolcularında bu farkındalığı da yaratmalı.
2. yarının psikolojisi çok farklı olacak. Bazı takımlar can derdinde olacak. Orta hallilerse, “Avrupa’ya gitmek istiyoruz” diyecek. Zirve ortağının bu sezon daha fazla olduğu da hesaplanırsa, Süper Lig’in ikinci devresi özellikle Beşiktaş için ‘Ateşten Gömlek’ olacak. 53 günlük fikstürün ilk durağı olan Antalya maçı çok kritik. Leonardo kalsaydı “Banko Beşiktaş” derdim ama Hamza Hamzaoğlu’nun gelmesi maçı zorlaştırdı. Atmosferleriyle Bursa, F.Bahçe ve Trabzon maçları elbette çok belirleyici olacak. Beşiktaş, 53 günü başarıyla atlatırsa Türkiye futboluna da yeni bir seviye kazandıracak. Yoksa ‘ara sıra güzel sezonlarımız da oluyor’ moduna dönülecek...
Paylaş