Paylaş
İlk 45’teki Beşiktaş da kerhen bir futbol oynadı. Sırf matematiksel olarak şampiyonluk şansı olduğundan dosta düşmana ayıp olmasın kabilinden oynar göründü.
Ne var ki Sosa’nın şutu, Demba Ba’nın karşı karşıyası dışında kayda geçen bir not olmadı.
Sakat Ersan’ın dışında Serdar ve Atiba’yı da kulübede tutan Slaven Bilic, defansta Atınç ve Opare, göbekte de Necip’e yer vererek, sezon sonu iddiası kalmayan takım hocalarının tutumunu takındı.
İkinci 45’e Olcay-Kerim değişikliğiyle giren Bilic, 15 dakika sonra da Ba’yı çıkardı.
Kötü oynadığı için mi (kim iyi oynuyordu peki) ve yoksa sarı görüp derbide cezalı durama düşmesin diye mi oyundan aldı, anlaşılamadı.
Hasılı Bilic, yarıştan kopmanın sıkıntısını oyuncu değişiklikleriyle dışa vuruyordu.
Biri iki ‘cılız’ gol girişimi, siyah beyazlılara umut yerine hüzün vermekten öteye geçmedi.
KAYBETMEK AYIP DEĞİL DE...
Konyaspor, Beşiktaş kalesinde tek pozisyon bulamadan golü buldu.
Formayı sırtına geçirdiğinden beri iyi bir performans ortaya koyan Günay, Torje’nin doğrudan kornerden attığı gole mani olamadı.
Motta’nın ön direkte durmaması onun mu yoksa Günay’ın mı seçimi bilmiyorum ama bunun çok da önemi yok.
Kornerden yenilen bu gol, 8 Mayıs sabahı lider olan Beşiktaş’ın 10 gündeki trajik çöküşünün fotoğrafı oldu.
Nazım’a atfen söylersem, şampiyonluk yarışından kopmak da ayıp değil, ikinci, üçüncü olmak da...
Bütün iş, sonuna kadar mücalede etmekte yani yürekte.
Beşiktaş, dün bırakın matematiği fizği; koca bir sezonda verdiği büyük emeğine hürmeten, daha arzulu oynayabilirdi.
Ne yazık ki dün sahaya çoktan havlu atmış bir ruh haliyle çıktı.
Acı olan buydu.
Rakiplerinin nasıl kazandığına bakınca siyah beyazlıların bu sonu hak ettiği kesinlikle söylenemez...
Paylaş