Paylaş
Bu acılarla ilgilenmekle beraber, ayrıca kendi derdimize de düştük çünkü iki kez kapımız penceremiz taş ve sopalarla indirildi.
Cam derdinde değiliz elbet, can derdindeyiz. Çünkü camlarımız ‘uzaktan atılan şutlar’la kırılmadı.
Sopalarla kırılıp içeriye kadar girildi. İki seferinde de güvenlikçiler ‘topu çizgi’den çıkardı.
Aksi halde bizlere ne olurdu, bilemiyorum ama bir ‘güvercin tedirginliği’ var içimizde, bilesiniz...
Daha da vahim olanı var: ‘Meslektaş’larımızın bir kısmının saldırıya alkış tutması.
Ve, her maç günü bizi arayıp “Penaltımız verilmedi” diye isyan eden 82 yaşındaki okurlarımız da bu kez bizi aramadı, sormadı!
MÜZİK NİYE SUSAR
Böylesi günlerde ‘müzik’ ayıplanır, konserler iptal edilir. Peki onca ağıdımız, müzik değil de nedir?
Müziği sadece ‘vur patlasın, çal oynasın’ mı sanıyorsunuz? Müzik susar fakat futbol, basketbol, voleybol aynen sürer bu topraklarda. F.Bahçe’yi imha etmeye çalışırlar ancak bir hafta futbola ara verebilirler. Öyle ya, ‘Show’ hayır, ‘Football must go on’...
Tüm sporcular, yine asker selamına durur oldu.
‘Memleketimden 90’ların Manzaraları’.
Yazık!
Milli takımlar, ‘şu zor günlerden geçen memleket’in yüzünü bir nebze olsun güldürmek için sahaya çıkıyor.
Cahit Sıtkı’nın ‘yolun yarısı’ diye çentiklediği 35 yaşın da üzerindeyim ve benim ömrüm hep ‘memleketin içinden geçtiği zor günler’den oluşuyor, maalesef...
Spor kulüpleri ve spor adamları da böylesi günleri, “Şehitler ölmez” diyerek, kurtarır.
Maçlarda ise, taraftarlar, bir kaç slogan atar, devasa bayraklar açar. Sonra?
Sonra ‘ilk düdük’le birlikte asıl hayatın da önüne koydukları ‘90 dakika’lara dönerler.
Hayat-memat dakikaları(!) Özgecan’ın da, Soma’nın da şehitlerin de acısı, atılan-atılamayan golün veya verilen-verilmeyen penaltının verdiği mutluluk-mutsuzlukla perdelenir.
Neyse ki iki açıklama spor dünyasında ezberleri bozdu.
İlki Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş’ten, diğeri Fenerbahçe’den.
Açıklamalardaki sıra dışı cümleleri hatırlayalım:
GÜNEŞ VE F.BAHÇE
Güneş: “İstenen toprak mıdır, hak mıdır, hukuk mudur? O belirlensin. Biz savaş yapmıyor görünüyoruz ama savaştan beter bir dünyayı yaşıyoruz. Onun için bir taraf, diğer taraf lafını etmeden sadece insanların ölmesini istemediğimiz bir ortamı arzuluyoruz.”
F.Bahçe: “Artık vatan toprağı için canını veren yiğitlerin ardından baş sağlığı dilemek istemiyoruz. Herkes sorumluluklarını bilmeli, karşılıklı suçlama ile vakit kaybetmeden akan kanı durdurmayı ilk amaç olarak benimsemelidir. Sen/ biz, onlar/biz ayrımı yapmak, suçu o tarafa bu tarafa atmak, sorumluluk almak için beklemek, çözüm üretmek için fayda beklemek zamanı değildir. Zaman yeter deme zamanıdır.”
İki açıklamada da hamaset pasları yapıp top çevirmek yerine, doğru sorular sorup kanın durması için kalıcı çözüm, yani barış isteniyor.
Bu ‘zor günler’de insana umut veren hareketler.
“Hadi gülümse bulutlar gitsin / İşçiler iyi çalışsın, gülümse / Yoksa ben nasıl yenilenirim / Belki şehre bir film gelir / Bir güzel orman olur yazılarda /İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.”
Sezen’in ses verdiği Burkay’ın bu dizeleri, umudumuzu beslesin ve artık ‘Barışspor’, ‘Savaşspor’u yensin, yaşam kazansın...
Paylaş