Paylaş
Arda Turan, daha fazla oynadı. Bu nedenle de memlekete dönüşünü yadırgadık çünkü çok daha fazlasını yapabileceğini biliyorduk.
Yine de standartlarımıza göre o çoktan torunlarına anlatacağı büyük bir öyküye sahip. Buna şüphe yok.
Geçen hafta Koray Durkal, Nuri Şahin ile harika bir röportaj yaptı.
Nuri Şahin’in “Harvard’a başvurdum” demesi, takdirle karşılandı. “İşte bu” dedirtti.
Aslında Nuri Şahin hep buydu.
Fakat biz onu erken keşfetsek de doğru kullanamadık.
2005’te Atatürk Olimpiyat Stadı’nda ilk kez milli formayı giydiğinde Türkiye futboluna çok şey vereceği konusunda hemfikirdik.
Lakin 12 yıllık süreçte çağrıldığı milli takımda genelde yedek soyunduruldu. Ama bir gün olsun ‘artistlik’ yapmadı, ‘ağabeylik’ taslamadı...
Takım içinde ‘klanlaşma’ya da gitmedi...
Onun akılla, planlamayla ve sakinlikle tarif edebileceğimiz futbol çizgisine göre bir milli takım oluşturamadık. Bunun yerine, ‘duyguların şelale’ olduğu zihniyetine sarılmaya devam ettik.
Nuri Şahin’in de dediği gibi, geçici zaferlerle sarhoş olduk hep. Üç ayrı ihtimalin gerçekleşmesiyle ve son saniye golüyle Fransa 2016’ya gitmemiz esasen mantıklı değildi.
Evet, beklenmedik şekilde gidersiniz ama işte orada gruptan çıkamazsınız, sonrasında da Dünya Kupası biletini de alamazsınız!
Hepi topu iki ay içinde ‘kahramanlar’, iç kavgalarla ‘anti-kahramanlar’a dönüştü... Nuri Şahin, aklın ve planlamanın; Arda Turan ise duygu ve belirsizliğin temsilcisidir. İkisi de aynı ‘yaşam koçu’ ile çalışıyor. Eminim ki yaşam koçu Nuri Şahin ile çok daha rahat çalışıyordur. Zira, ‘Arda Turan sadece Arda Turan değildir’ artık...
Barcelona’da turist olan bir TC vatandaşı da, ekonomi ve siyasetin en tepelerindeki insanlar da ona bir telefon kadar yakın.
Yaşam koçunun haritasının Arda Turan’a yol göstermesi bu yüzden olanaksızdı.
Türkiye için kalıcı başarı akıl ve duygunun dengesinden geçiyor. Yani Nuri Şahin ile Arda Turan tipindeki oyuncuları istikrarlı şekilde yan yana oynatabilmesinde...
ÖZBEK, DUYGUN HOCA’DAN HİÇBİR ŞEY ÖĞRENMEMİŞ
- DURSUN Özbek, Galatasaray tarihine ‘şampiyonluk görmüş başkan’ sıfatıyla geçmiş isimlerden. Aynı Özbek, ‘tarihin en kötü stratejik hamlesini yapan başkan’ olarak da tozlu sayfalara adını yazdırdı.
Önce Fatih Terim’den kaçmak için seçim kararı aldı.
Güçlü aday çıkma ihtimali belirince de derhal Terim’e imza attırdı.
O rahatlıkla kongreye değil, kamuoyuna hitap eden bir liste hazırladı.
Seçimden vazgeçmek yerine, güç gösterisi yapmak istedi. Ama kaybetti...
İktidarın güç zehirlenmesine uğradı.
Oysa onu ‘şampiyon’ diye tarihe geçiren sezonun yüzde 90’ında başkan Duygun Yarsuvat’tı...
Özbek, yönetiminde yer aldığı Duygun Hoca’dan hiç feyz almamış. Öncelikle ‘iktidara esir olmama’ erdemini fark edememiş.
Duygun Hoca, resmi kayıtlara ‘şampiyon’ olarak geçme arzusuna yenik düşseydi, seçimde yine aday olup koltukta oturmaya devam edebilirdi.
Fakat o, bu topraklarda nadir görülen bir fazilet sergiledi. Başkanlığı süresince de mütevazılığı elden bırakmadı. ‘Kulüpçülük’ değil, ‘bilgelik’ yaptı. Ezeli rakibinin kendilerini Kadıköy’de hep yenmesinin adını da kompleksizce “Gelenek sürüyor” diyerek, yorumladı. İçeriden bu yüzden gelen tepkilere kulak dahi asmadı.
Özbek gibi ‘koltuk sevdalıları’ futbolumuzda çok sayıda var. İhtiyacımız olan, Duygun Yarsuvat gibi kalenderlerdir.
Paylaş