Paylaş
Esasen ‘ceza aldı’ demek pek anlamlı değil, zira kırmızı kart gören bir futbolcu zaten otomatikman PFDK’dan en kötü 1 maç ceza alır.
Emre’nin ceza olayında mercek altına alınması gerek esam kurul PDFK’dan ziyade, TFF Hukuk Kurulu’dur.
Hukuk Kurulu, Emre Belözoğlu’nu Futbol Disiplin Talimatı’nın 41. maddesinden PDFK’ya sevk ediyor. Yani kurul, “Belözoğlu, ‘Allah belanı versin’ diyerek hakeme hakaret etmiştir. Bu nedenle en az 3, en fazla 7 maçla cezalındırılsın” demiş oluyor. PFDK ise “Hayır, emsallare bakınca ‘Allah belanı versin’ hakaret değildir. Olsa olsa bedduadır ve onun da talimattaki karşılığı sportmenliğe aykırı (36. madde) davranıştır ve bunun da cezası 1 maçtır”!
İKİ AYRI HUKUK MU VAR?
Hukuk Kurulu’ndakiler de hukukçu, PFDK’dakiler de! Ama her iki kurulun “Allah belanı versin” cümlesinden anladığı farklı şeyler!
Madem öyle, Hukuk Kurulu müfettişleri neden TFF Tahkim Kurulu’na başvurup, PDFK’nın kararına itiraz etmedi? Tahkim Kurulu, daha önce yaptığı ceza indirimlerine tepki aldığında “Bize hep ceza inidirim talebi geliyor. Biz de haklı bulursak indiriyoruz. Ama bir başvuru olmadan biz verilmiş bir cezayı artıramayız” demişti.
Müfettişler, Tahkim Kurulu’na başvurmayarak, aslında Belözoğlu için laf olsun diye ceza istediklerini de kabul etmiş oluyorlar.
Peki bu hukuken kabul edilebilir mi? Bir kabahatin cezası neyse o doğrultuda talepte bulunmak gerekmez mi? Hukuk Kurulu, PDFK’nın “Allah belanı versin” ifadesine daha önce verdiği cezaları bildiği halde neden Belözoğlu hakkında 36. maddeden değil de 41. maddeden ceza talebinde bulunuyor? Dediğim gibi, kendi taleplerine inanıyorlarsa Tahkim’e gitmeleri gerekiyordu yok inanmıyorlarsa o halde neden yüksek ceza talebinde bulunarak kamuoyunu boş yere meşgul edip tartışma yaratıyor. Hukuk Kurulu, resmen “Adam aslında berat etmeli ama biz buna yine de 1 yıl hapis isteyelim” demiştir. Hukuk Kurulu “PFDK nasılsa düşük ceza verir, o yüzden ben de mümkün olan en fazla cezayı isteyeyim” de diyemez. Hukukçu kimliğini taşıyanlar kanunların öngördüğü cezaları ister, kişi veya kurumların tavırlarını hesaplamaz!
ZORUNLU BAĞIŞ MI OLUR?
Hukuktan devam edelim ve dümeni Beşiktaş’a kıralım. Toplumsal olaylara katılan taraftarların üyelik başvurularını reddeden siyah beyazlı kulüp geçenlerde de üyelik başvuru formuna bir madde ekledi. Buna göre bir kişi üyelik formuyla birlikte 1320 lira olan giriş ve yıllık aidatı peşin öder ancak üyelik başvurusu reddedilirse bu parası otomatikman bağış sayılacak ve geri ödenmeyecek!
Bir nevi ‘zorunlu bağış’la karşı karşıyayız. Bu ‘Deli Dumrul maddesi’ de tüzüğe dayandırılıyor. Oysa ki tüzükte böyle bir dayanak yok. Tüzüğün 10. maddesi üyelik başvurusu kabul edilen kişiye 30 gün içinde giriş ve yıllık aidat parasını ödemeyi emrediyor. Üyeliği kabul edilmeyenin parasının bağış sayılacağına dair herhangi bir ifade ise tüzükte yok! Yapılan bu işin hukuki olmadığını söylemek için hukukçu olmaya gerek yok fakat ben yine kulübün önde gelen kongre üyelerinden avukat Ali Rıza Dizdar’ın görüşünü özetleyeyim: “Bu hukuk dışıdır, Beşiktaş hukuk dışı işler yapamaz!”
Bu madde değiştirilerek gerçekten gönüllülük esasına dayana bir ‘bağış’ tercihine dönüştürülmelidir.
SİYAH: Demba Ba ve Mustafa Pektemek’in sakatlıkları
BEYAZ: Stat inşaatında çatı aşamasına gelinmesi
Paylaş