Paylaş
Galatasaray için sezonu aklama maçı olmasa da; çok ihtiyaç duyulan bir özgüven kotarma, Avrupa macerasına tamam veya devam deme maçıydı Club Brugge karşılaşması.
Kadro kalitesi tartışılan, form düzeyi sorgulanan ve teknik yönetim açısından zaafları tartışılan Galatasaray, bahanelerini tüketmiş bir takım. Ne savunması, ne hücum hattı tatmin ediyor taraftarını. Fakat asıl eksikliği hissedilen duygu, bu takımın genetik kodunun belirleyici ögesi olan ‘cüret’ ve ‘cesaret’.
Hal böyleyken, Club Brugge karşısında biraz sarsak ancak iyi niyetli bir başlangıç yapmayı başardılar. Bahsettiğimiz ‘cüret’ ve ‘cesaret’i taşıyan Ömer Bayram’ın bindirmesi mükemmel senaryoyu tetikledi; Adem Büyük de maksimum performans sergileyerek 10’uncu dakikada golü buldu. Sonrası, Galatasaray açısından hem bütün zaaflarını sergilediği, hem de elinden geldiğince ve gücü yettiğince maça tutunduğu bir süreç olarak gekişti. İyi futbol ve iyi plan yerine bir kez daha iyi niyete dayanan bir takım izledik. Muslera gibi bir cengâvere kuvvet ayakta kaldı desek yalan konuşmuş olmayız herhalde!
Topu tutamadı, pas haritası oluşturamadı ama en azından gerekli olan direnci bir şekilde gösterdi. İkinci yarı başlarken görece olarak daha fazla top tutan, oyunu ‘mümkün mertebe’ dikte eden bir Galatasaray vardı sahada. Fakat yine pas trafiğindeki bozukluklar, atağa niyetlenirken kaptırılan toplar ve genel anlamda ‘Allah’a emanet’ uygulanan kaos taktiği ayağına dolaşıp durdu.
YENiLEN GOL, GENEL BİR KARAKTER SORUNU
Daha çok Muslera, daha çok Lemina, daha çok Ömer Bayram ve daha çok Adem Büyük bulması gereken bir takım Galatasaray. Dün gece ‘maksat hâsıl oldu’ derken yenilen gol genel bir karakter sorunudur. Cüret ve cesaretini kaybetmiş, bahanelere sığınan bu zayıf değerli takımın nasıl toparlanması gerektiğini en başta Fatih Terim olmak üzere bütün Galatasaray camiası kendisine sormalı.
Paylaş