Paylaş
Müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırırken görünce kof bir böbürlenme yaratıyor bu “tarihi zafer” artık. Neler oldu bu arada?
Elbette yine görkemli zaferler kazanıldı, yıldızlar takıldı, “içeride” kupalar kaldırıldı; “dışarıda” ne zaman çakacağı belli olmayan fişek imajı etkisini azaltsa da genel manada devam etti. Gelinen nokta nedir? G.Saray kazanması şart olan, fikstürde “sıradan gözüken” (Akhisar’a saygım sonsuz, bu bir genelleme) bir maçta geriden gelmenin yarattığı coşkuyla avunacak bir pozisyonda bugün.
Ancak berbat bir hakem yönetiminin kaldıraç etkisini kullanarak ayakta kalan bir takım seyrediyoruz bugün. İlk 45 dakikada “o gün topa vurmak için buluşmuş rastgele bir 11” görüntüsündeydiler.
Güvensizlikleri yedikleri gollerin “şeklinden” belliydi. Zincirleme bir hadise... Taraftar, yönetim, teknik direktör, futbolcu diken üstünde ve durarak geçeceğini düşünüyorlar krizin.
İkinci yarıda kendi içinde görkemli bir geri dönüş hikayesi izledik, skor 4-2’ye kadar gitti ama “3 puan olsun da ne olursa olsun” diyenler dışında kim tatmin olmuştur?
Bu galibiyet hocayı, yönetimi memnun eder; üstlerinden biraz yük alır belki. Ama bu güvensizlik ortamında kazan kaynamaya devam eder; benden söylemesi.
Bu arada... Pardon...
UEFA Kupası’nın üstünden 17 yıl geçti demiştik ya. Çok ümitliydik 17 Mayıs 2000’de. Bugün baktığımızda “kâğıt ev, kumdan kale” bir zihniyet var elimizde.
MAÇIN ADAMI: FERNANDO
FERNANDO’nun ikinci yarıda erkenden gelen golü sadece tabelayı değil maçın kaderini de değiştirdi. Ama Olcan’ın hakkını da yemek istemem; bravo!
Paylaş