Paylaş
4’lü savunma kandırmacasında Linnes’i öne atıp 3’lü oynayan ve dönüşte zorlanan Linnes’in bıraktığı boşluklara Visca’nın getirdiği toplarla her an gol korkusu yaşayan bir G.Saray vardı sahada.
EMRE MÜTHiŞTi
Bir teknik adam çaresizliği gözlenirken kenarda Sneijder, De Jong ve Podolski oturuyordu. Neden?
Çok koşacak ve takım savunmasının kat edilen kilometrelerce oluşturulacağı bir ekip vardı sahada. Başakşehir futbol adına her şeyin en iyisini yaptı. Her bölümde sayısal olarak rakibe üstünlük sağladı, pivot Adebayor’u müthiş kullandı, oyun boyunu kısalttı, Emre ile orkestrayı mükemmel yönetti.
İlk yarının 2 değil 4-0 bitmesi mümkündü. İkinci yarıya ilk yarıdaki hayaletler ordusu ile başladığı için Tudor’un hipnotize olduğuna karar vermek pek de zor değil. Ama Başakşehir ve Avcı’nın hakkını verelim. Hem kupada yoluna devam eden, bu kadar kompakt, takım ruhu ve bütünlüğü ile tavan yapmış bir ekibe saygı duymak zorundayız.
Riekerink’in gönderilişi kadar Tudor’un G.Saray’a geliş zamanı ve biçimi, daha da önemlisi gelişi yanlıştı. Hajduk, PAOK, Karabük mesaisi G.Saray hocalığı için yetmez. Lucescu, Rijkaard, Mancini, Prandelli, Denizli gibi markaları çok kolay yollarken ardı ardına 2 yetersiz ismi G.Saray’ın başına getirmek aklın alacağı bir şey değil. At adımına göre değil, adamına göre yürür. Yıldızlar üstüne kurulmuş, öyle veya böyle iş yapan sistemi atletler üzerine kurarak götürmek zor. Muslera’ya ayıp oluyor. Bu ruhsuz kadro kimin eseridir bilemem ama G.Saray böyle giderse Avrupa’yı da zor görür.
Paylaş