Paylaş
Türk futbol tarihini yazmış iki büyük kulübün büyüttüğü nefret Türkiye’nin büyük resmi değil mi? Kaçırdığı gol pozisyonlarıyla skoru farka götürecek Onyekuru yarattığı penaltı ve attığı final golüyle maçı G.Saray’a getiren birinci adam oldu. Terim ve G.Saray kazanmayı sonuna kadar hak etti. Konsantrasyon futbolcuların psikolojik açıdan rahat ve huzurlu olmasının ürünüdür. Zorlama konsantrasyon olmaz. dün Kadıköy’deki derbiye psikolojik açıdan rahat ve huzurla gelen takım G.Saray’dı. Bu maçtan kimse iyi futbol beklemiyordu. İyi sonuç her şeyden önemliydi. İyi sonuç iki taraf için de galibiyet demekti. G.Saray için beraberlik de iyi sonuç kabul edilebilirdi. Ama bu oyuncu grubuyla Fenerbahçe’nin G.Saray’ı yenmesi mümkün değildi.
NİYE TOLGAY?
Kendi bakış açınızdan kaçış yoktur. Sadece kendi bacaklarınızın üzerinden yürüyebilir, sadece kendi poponuzun üstünde oturabilirsiniz. Bu cümleden F.Bahçe yönetimi de Ersun Yanal da alması gereken mesajı almalı. Gustavo ve Emre’nin yokluğunda F.Bahçe’nin en kilit noktasındaki isim Tolgay mı olmalıydı? Maça, formaya hasret ve psikolojik olarak bitik Tolgay’ı Ersun Yanal hangi gerekçelere inanarak sahaya sürdü? Atletik özellikleri yok, sprinter değil, temaslarında zayıf Tolgay’ı ve yanındaki ağır Ozan’ı Terim çok kolay pas etti.
ERSUN YANAL, TERİM'İN ASİSTANI GİBİYDİ!
Terim ilk dakikadan itibaren prese odaklanmış F.Bahçe defans arkasına Onyekuru’yu kaçırırken Nijeryalı 4 ve 7’de iki mutlak golle burun buruna getirdi. Onyekuru ve Falcao biraz daha becerikli olsaydı maç 45 dakikanın sonunda bitebilirdi. Terim 0-0’ken oynadığı oyunu yenik duruma düşünce de sürdürdü. Bu arada Yanal da Terim’in asistanıydı adeta. Savunma ağırlıklı orta alan oyuncularının kreatif yükünü sadece Tolgay’ın taşıması da mümkün değildi. Yine Hasan Ali aylardır sahada yok, maç eksiği çok, fizik gücü bitmişken bu maçta mı sahaya sürülmeliydi?
Galatasaray maçın başından sonuna kadar dominant olan taraftı. Fenerbahçe ise panik halindeydi. Kazanamadığında her şeyi kaybedeceğinin hesabı içindeydi. Rakibin en uzun adamı Donk’u bir kornerde kontrol altına alamadılar, ikinci yarı oyun disiplini koptular. Onyekuru F.Bahçe defansının arkasında sayısız net pozisyon buldu, hızına yaklaşan olmadı. Bir penaltı yaptırdı ve bir gol attı, maçı bitirdi.
"SENİ SEVMEYEN ÖLSÜN"
14 yıl aradan sonra 1987’de G.Saray şampiyon olduğunda kutlamayı Günay Restoran’da yaptı ve TRT naklen yayınladı. Sunucu bendim. Başkan Ali Tanrıyar’ı sahneye davet edip duygularını sordum. Uzun yıllar sonra gelen şampiyonluğun ve salonun coşkusuyla Tanrıyar mikrofona “G.Saray’ı sevmeyen ölsün” cümlesini dudaklarının arasından kaçırdı. Rahmetli Tanrıyar bir doktordu ve insanları hayatta tutmak için hipokrat yeminine bağlıydı. Dün F.Bahçe tribünlerinde bir pankart gördüm. “Seni de seni seveni de sevmiyoruz.” Olmaz, G.Saray’ı sevmeyebilirsiniz ama G.Saray’ı sevenleri neden sevmiyorsunuz? Nerede renklerin kardeşliği? Tanrıyar 3 kelimenin üzüntüsünü 103 yıllık ömrü boyunca yaşadı, o pankart zaten incelmiş olan ipi iyice koparır. Biz Türkiye’yiz.
Kaybeden tüm iddaa kuponlarına %3'e varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
Paylaş