Paylaş
Doğrusuyla, yanlışıyla... Fenerbahçe’ye verdiği penaltıda Sivok’un kolu ne kadar vücuduna yapışıksa, Bursa lehine verdiği penaltı Kjaer’in kolu da aynı biçimde vücuduna yapışıktı. İki penaltı kararını tartışmıyorum.
Zorlama konsantrasyon olmaz, olamaz. Konsantrasyon futbolcunun psikolojik açıdan rahat ve huzurlu olmasının ürünüdür. Dün maç başladığında gördük ki, Bursasporlu futbolcuların ve de tribünlerin bu maçı kazanma yönünde müthiş bir konsantrasyonu ve motivasyonu vardı. Ligde puan sıralamasında geri kalmış Fenerbahçe’nin rakip seçmesinin ve alt sıradaki takımlara karşı puanlar kaybetmesinin etkisi büyüktü. Ama bilinen bir şey daha vardı; Fenerbahçe büyük maçları oynamanın formülünü biliyordu. Dün de 88. dakikada Kjaer’in eline çarpan top penaltı ile cezalandırılmasa, Fenerbahçe şampiyonluk potasından yine çıkmamış olacaktı.
Advocaat kontrollü oynayan, önde basarak topa daha çok sahip olmaktansa az pas, seri ve derin kontra toplarla skora oynayan bir takımın hocası.
Mutlu Topçu maç öncesinde “Rakip alanda pres yapacağız, topa daha çok sahip olup kendi oyunumuzu oynayacağız” deyince, Advocaat, “Thank you” demiştir.
İKİ KIRILMA ANI
KIRILMA noktası; önce Meler’in Türkiye’de 100 hakemin 90’ının göstermeyeceği sarı kartı sağ bek Jovic’e gösterip, 1-0 gerideki Bursaspor’u 10 kişi bıraktığı andı. Dakika 43...
Fenerbahçe ikinci yarı biraz daha kontrolü eline aldı. Bursa yüksek motivasyonla direndi. Ve ikinci kırılma anı 87. dakikadaki Meler’in Bursa lehine verdiği penaltı idi. Fenerbahçe’de Alper ve Lens’in etkili oyunlarıyla rakibi ikinci yarıda tehdit ederken, Bursaspor bu ataklarda daha fazla alan kapatma, gelen tehlikelere karşı pozisyon almada bir kişi eksik olmanın sıkıntısını yaşadı.
Dün sahanın en iyileri Alper ve kaleci Harun’du. Fenerbahçe’nin en kötüsü Aatıf’tı. Bursa’da tüm futbolcular yüksek beklentilerin stresi içinde maç boyunca kora kor mücadele etme başarısını gösterdi.
Paylaş