Paylaş
Maçın başlangıcından itibaren oyunun rakip alanda geçmesi, oyunun hakiminin G.Saray olması, arayan ve daha çok isteyenin sarı kırmızılı oyuncular olması normaldi. Rakip Astana, G.Saray’a hadi ‘atsana’ der gibi başladı. Ama aynı Astana, maçın ilk ciddi pozisyonuna girdi. G.Saray’ın ilk yarının sonlarına doğru pozisyon bulması, Astana’nın kendi alanına yerleşme zamanı bulamadığı ve Galatasaray’ın hızlı oynaması sonucu rakibi eksik yakalaması sayesinde oldu.
İlk yarının dikkat çekeni Selçuk’tan rol çalan Chedjou idi. Mustafa Hoca’nın, takımın kolay pozisyon vermesine önlem olarak Selçuk’un yanına attığı Kamerunlu oyuncu, o bölgede oynatılma sebebini farklı anlamış. Oyun organizasyonu işini Selçuk’un, rakibi karşılama ve hem top çalarak hemde defansın önünde pozisyon alarak savunma dengesini sağlaması gerekenin kendisi olması gerektiğini pek anlamamış.
VARLIK VE YOKLUK
Astana, oyun stratejisini üzerine kurduğu ve maç boyunca yaptığı savunmanın sonrasında sabırla gireceği pozisyonla kazanma düşüncesini uygulamaya çalıştı. Kaliteleri maçı kazanmaya yetecek kadar yoktu. Oyunda aktif gözükmelerinin sebebi, G.Saray’ın pasif haliydi. G.Saraylı oyuncular, bir kazaya uğramamak için garanti oynamak istediler ama bu düşüncenin sonucu düşen tempo ve rakibi maça ortak etme oldu. Kalitesine kadar düşük olursa olsun, rakibi bu kadar rahat üzerine çağırırsan gelir ve golü atar. G.Saray’ın kendine gelmesi, ya verdiği ciddi bir pozisyon yada yediği bir gol sonrası oluyor.
Selçuk’un attığı gol, zamanlaması, değeri, dönemi ve şekli itibarı ile önemliydi. Kaptan yine çok kritik iş yaparak, çalışmasının ve emeğinin karşılığını aldı. Burak’ın durumu enteresan. Morali mi bozuk yoksa sıkıntısı mı var bilmem ama sahadaki hali ’dertli’ bir Burak resmi veriyor. Bildiğimiz Burak temposu, isteği ve canlılığı yok. Rahat kazanabilecek pozisyonlar bulunda ama takımın içinde bulunduğu döneme bakınca oyun da sonuç da şaşırtıcı değil.
Paylaş