Paylaş
Sorunun cevabı için normalde son çeyreğe kadar beklemek gerekir ama takımımızın acelesi var. İlk çeyreğe öyle bir savunma konsantrasyonuyla başladık ki, Baskonia hücumlarını size şöyle özetliyim. Hani ender gelişen Osasuna atakları vardır, heh işte onlar yok. Ataklar gelişmedi. Rakip, sanki rugby veya futboldaki gibi sürekli yan paslarla hücum etmeye çalıştı. Ama oyun basketboldu ve hücum süresi de 24 saniyeydi. Kısacası Baskonia, ilk çeyrek boyunca neredeyse sadece yan pas yaptı. Sanki sahada Fenerbahçeli futbolseverlerin hatırlayacağı 5 tane Maldonado var gibiydi. Üzerine yetmezmiş gibi takımımızın hücum keskinliği eklenince, ilk yarı sonunda fark 20’ye kadar çıktı. Fakat daha önemli olan istatistik, 9 oyuncu üzerinden sayı bulmamız ve bunu %70 2-sayılık, %55 3-sayılık üzerinden üretebilmemizdi.
İkinci yarıda Vildoza’nın toplu penetrelerini savunmakta zorlanmamız, Guduric’in savunmadaki dağınıklığıyla birleşti. Fark 10 sayıya kadar gerilediği anlarda gelen Datome 3’lüğüyle biraz nefes aldık. Maç boyunca aynı agresif savunmayı devam ettiremeyeceğimiz kesindi ama Vesely’nin olmadığı anlarda tüm ribaunt üstünlüğünü rakibe verdik. Baskonia elde ettiği ikinci şans sayılarını ve defansif ribauntlarla yarattığı tempoya ayak uyduramadık. Neyse ki Vesely oyuna girince tekrar hücumdaki hareketliliğimizi hatırladık. Özellikle oyuncumuzun, Poirier eşleşmelerini maden bulmuşçasına kazımamız, sıkışan oyunumuzu rahatlattı.
Fenerbahçe Doğuş için dünyanın en güzel takımı deniyor ya, bu güzellik kesinlikle estetik bir kaygıyı anlatmıyor. Dışarıdan gelecek tehlikelerden korunmak için işçi arılar tarafından yapılan doğa harikası kovan güzelliğini anlatıyor sanki. Tüm seriyi kovanlar gibi harika geometriyle oynamaya devam edersek, o sezon gene bu sene olacaktır.
Paylaş