Paylaş
Sokakta yürürken duyduğumuz şarkıda, çaldığımız ıslıkta, İstanbul’da yaşayanların iyi bileceği inşaatlardaki çekiç seslerinde, kelebeklerin kanatlarında, hatıralarla dolu resimlere baktığımızda, kuşların sohbeti sırasında, aşçının elinden çıkmış lezzetli bir yemekte ve çok başarılı olan takımların ortak özelliğidir harmoni. Tüm seslerin ve/veya görsellerin uyumluluğu insana haz verir. Aynı Fenerbahçe Doğuş’un, Khimki karşısındaki ilk yarıda ortaya koydukları gibi.
Maç öncesinde pas ritmimizi kabul ettirirsek ve hatta erken öne geçersek rahat kazanabileceğimizi düşünüyordum. Rakip kim olursa olsun, top kayıplarımız düştükçe pas tempomuz artıyor ve oyundaki üstünlüğümüzü kabul ettirmeye başlıyoruz. Khimki karşısında da müsabakaya öyle bir başladık ki, resmen parkedeki orkestramız tek bir ağızdan “We will rock you! (Sizi yıkacağız!)” söylüyor, arka arkaya doğru hücumlar üzerinden skor üretiyorduk. İlk periyotta sadece 16 sayı yedik. İkinci periyoda, Nunnally’i kenara alarak başlamamız, hücumdaki ahengimizi bozmamıza sebep oldu ve 3 dakikada 8-0’lık seri yemekten kurtulamadık. Fakat Dixon acil durum çekici gibi sahaya girdi ve önce son saniye basketi ardından da el üstü 3 sayılık, bunlar yetmez dediğimizi duyar gibi 1 tane de asist yapıp, skoru 31-23’e getirdi. 7-0’lık seri mi daha çok mutlu etti, yoksa Dixon’ın 2017-2018 sezonunu açması mı, kararı okuyucuya bırakalım. Biz farkı açtıkça, Khimki’nin Shved üzerinden teke tekleriyle çırpınışlarını izledik. Özellikle ilk yarıdaki ribaunt konsantrasyonumuz sayesinde, rakibimizin defansif ribaundundan fazla hücum ribaundu aldık ve sürekli kendi pas tempomuzu rakibe dikte ettirebildik.
İkinci yarıya, Thompson’ın klasikleşen faul problemiyle başladık. Oyuncunun fiziksel yönden çok çalıştığına şüphe yok fakat zihinsel gelişim gösterememesi gelecek için problem oluşturabilir. Ahmet Düverioğlu’nun bu fırsatları değerlendirmesi gerekiyor. Gill’in smacına yaptığı blokla karışık faul, bir süreliğine ertelediğimiz pota altı sertliğini bize hatırlattı. Fark tam 4 sayıya düşmüştü ki, Nunnally’nin 3+1’i nefes aldırdı. Tüm ilk yarı boyunca sadece 26 sayı yiyip, üçüncü periyotta 22 sayı yememiz, Khimki’nin kakofonisine ayak uydurduğumuzun kanıtı gibiydi. Savunma ve hücumdaki ahengimiz bozulunca, önce 1 hücumu sonra 1 dakikayı en son da 1 çeyreği heba edebiliyoruz. İyi yaptığımız hücumdaki top paylaşımlarını düşürmememiz ve en az 4-5 pasla potayı zorlamamız gerekiyor. Melli ve Thompson’ın sayı bulmadan maçı bitirmeleri, onlara uygun pozisyonları hazırlayamadığımızın göstergesi. 12 sayı öne geçtiğimiz müsabakada, son 1 dakikaya 1 sayı taşıyabildik. Neyse ki Vesely’nin sırtı dönük oyunları ve Wanamaker’ın 16 saniye kala 3/3’te faul atışlarıyla 71-67’lik skor ortaya çıktı.
Harmoni ustası Fredie Mercury’nin bugün ölüm yıl dönümü. Kendisinin söylediği “Rock yıldızı olmayacağım, efsane olacağım.” sözleri bugünün Fenerbahçe Doğuş’u için de geçerli. Takımımızın ilk yarıda yakaladığı harmoniyle sadece bir basketbol takımı olmayacağı, daha da büyüyeceğini tahmin etmek o kadar da zor değil. Ahenk bazen o kadar mükemmeldir ki, ortaya Queen’in Bohemian Rhapsody’si çıkar bazen iki yıl üst üste EuroLeague şampiyonluğu. Ama şu bir gerçek, Fenerbahçe Doğuş’un top paylaşımlarını içselleştirmesi gerekiyor. Ancak o zaman “We are the champions” duyabiliriz?
Paylaş