Paylaş
Sezonun son ve de en keskin virajlarında Altay. Mutlu sonla bitirmek için yarım puan bile kaybetmeye tahammülü olmayan haftalar bunlar. Üstelik perde arkasında da şartların giderek zorlaştığı bir dönemdeyiz. Kendi şehirlerinin iş aleminin ve yerel idaresinin desteğini arkasına almış, siyasetten de beslenen rakipler var karşıda. Bu zor durumda bile inancımızı diri tutan, hepimizi hedefe odaklayan bir takımımız var ki, ne mutlu bizlere...
İlk düdükle beraber istekli ve rakibi ısıran bir Altay vardı bugün sahada. Ancak rakip Hacettepe'nin oldukça diri ve çalışkan kadrosu, bu ilk 10 dakikadaki baskıyı aşmakta zorlanmayınca, maç orta sahada kora kor mücadeleye döndü ve kilitlendi. Bu dönemde, Atakan'ın hücuma çıkarken rakibe verdiği pasla soldan kontraatağa kalkan Hacettepe, net pozisyonu kaçırdığında maçın belki de kırılma anı yaşandı. Çünkü böylesine hızlı ve organize bir deplasman takımına karşı yenik duruma düşmek, en istenmeyen durum olurdu. Orta sahadaki sert mücadelenin ürünü olan bir faul pozisyonunda, 34. dakikada Serkan geldi topun başına. Ceza sahası içine havadan yolladığı top, rakip stopere sırtını vermiş Uluç'un önünde yerden sekti. Uluç'un eğilivermesini rakip savunma beklemiyordu ama altıpas içine arka direkten koşan Hüsamettin bekliyordu. Kaleciyi çaresiz bırakan dokunuşu yaptığında tribünlerin sevinci görmeye değerdi.
İlk yarının kalan 10 dakikası karşılıklı ataklarla geçti, devre başka gol olmadan bitti. Bu ilk devrenin en göze çarpan oyuncuları geride Murat Türkkan, orta sahada Ferhat ve kanatta Hüsamettin oldu bana göre.
İkinci devreye çıkarken kadroda da kurguda da önemli değişiklik görmedik. Ancak Hacettepe'nin makine düzenindeki oyunu, daha 10 dakika geçmeden meyvesini verdi. Soldan taç kullandılar ve topu bizim ceza sahamızın içinde Murat Türkkan'a sırtını dayayan iri santrafor Hüseyin Çolak'a aktardılar. Hüseyin vücudunu kullanıp İbrahim ve Murat'ın arasından çizgiye indi ve arka direğe doğru kaldırdı topu. Arka direkte Kadir Arı golü bulunca, bu sezonun klasik endişeleri tekrar belirdi bende. Nice maçları 1-0 öne geçip rakibe hediye etmenin sızısı taze ne de olsa içimizde.
Endişeleri silen ve oyunu domine eden Fatih Gül önderliğinde Altay onbiri ve bir an bile ritmi düşürmeden tempo veren Altay tribünleri oldu. O ana dek oyunu idare eden Altay, Hacettepe'yi sağdan soldan hırpalamaya başladı. Benim bu sezon Gümüşhane deplasmanıyla birlikte izlediğim en iyi beraberlik oyununu sergiledi Altay. 15 dakika süren fırtına, İbrahim Akın'ın da oyuna girmesiyle iyice şiddetlendi. Uluç'un 67'de bulduğu gol, Altay'ın yarışı bırakmadığının habercisiydi.
Yenik duruma düşen Hacettepe'nin kaybetme korkusu onları tekrar risk almaya itti. Özellikle sol kanattan getirdikleri akınlarla ciddi tehlikeler ve pozisyonlar yakaladılarsa da, Altay kalesi ve savunması rakibin beceriksizliğinin de katkısıyla gole engel oldu. Fatih Gül'ün domine ettiği Altay orta sahasının dinamizmi ve çabukluğu da savunmanın gayretine eklenince, maçın heyecan dozu sürekli yükseldi ve top her iki kaleye doğru hızla aktı. O kadar ki, maçın 75. dakikası geldiğinde takımın en çok enerji harcayan oyuncuları Murat Uluç'un ve Fatih Gül'ün ayakta duracak halleri kalmamıştı. Özden Bey tercihini, orta sahayı diri tutmak adına Fatih ve Furkan'ı değiştirmekten yana kullandı ve Maksut ve Ozan ile takımın enerjisini korumayı tercih etti. Bu tercihlerin doğru olduğunu da oyunun akışı kısa sürede kanıtladı. Rakip savunmayı şaşkına çeviren Altay hücum hattı, 5 dakikalık uzatmanın ilk dakikalarında topu Ozan'ın önüne aşırttı, Ozan da güzel bir vuruşla galibiyetin sigortasını tabelaya yazdırdı.
Her ne kadar Hacettepe gibi bir rakip karşısında 3-1'lik skorun verdiği keyif çok büyükse de, uzatmalar oynanırken Urfa'dan gelen beraberlik golünün verdiği coşkunun tarifi mümkün değil. Son topa kadar mücadelenin ödülü bu aslında. Sağa sola bakmadan, ona buna takılmadan sadece kendi işine, kendi başarısına odaklananların önüne konan ilahi bir ödül bu. Artık daha önce kendi eliyle rakiplere bıraktığı ipleri tamamen Altay'ın eline geri veren bir ödül. Son 2 maçta alınacak 6 puanın, şampiyonluğu getireceğini müjdeleyen bir ödül.
Bugüne dair yazı yazarken saha kenarında Özden Töraydın'dan, sahada Fatih Gül, Murat Türkkan ve Murat Uluç'tan, tribünde de muhteşem Altay seyircisinden bahsetmemek büyük haksızlık olur. Özden Bey'in takıma kattığı ruhu, yerinde ve zamanında yaptığı isabetli değişikliklerle oyunun seyrine yaptığı etkiyi görmemek mümkün değil. Savunmanın göbeğinde hem tecrübeli, hem de yetenekli iki stoperimiz var. Bugün oldukça iyi bir maç çıkaran İbrahim Öztürk'ü bile anamadan Murat Türkkan'ın isminin altını çiziyorsam, sergilenen oyunun mücadelenin düzeyini varın siz düşünün. Fatih'e gelince, şanssız başladığı ve hüsranla devam ettirdiği sezonun belki de en parlak, en göz alıcı performansını koydu bugün sahaya. Sert Hacettepe orta sahasına karşı verdiği her ikili mücadeleden başarıyla çıktığı yetmiyormuş gibi, özlediğimiz dikine hızlı hücum oyununu da izletti bize. Galibiyetin temel taşlarını dizdi sahada. İleride Uluç'un performansı içinse söylenecek çok fazla söz yok, "bildiğiniz gibi" desem yeter sanırım. İleri uçta hem önemli bir top istasyonu Uluç, hem de büyük bir vurucu güç. Ve tabii ki seyirci... Bir kaç paragraf daha yazmak geçiyor gönlümden ama bir cümleyle özet yapmak zorundayım. Doksan dakika boyunca tempoyu düşürmeden, tek bir küfür kötü söz sarf etmeden, renkli, keyifli, coşkulu ve inançlı bir tribün nasıl yapılır, onu gösterdiler bugün.
Fakat unutmamak gerek, henüz bitmedi. İki zorlu 90 dakika daha var önümüzde. Bu inançla, bu azimle koşmaya devam etmek zorundayız. Bu gece galibiyetin tadını çıkaralım, yarından itibaren önümüzdeki maça bakarız...
Paylaş