Paylaş
Türkiye’de futbol denen ayaktopu oyununun ilk oynandığı şehir. Ve bu 5000 yıllık şehrin bir asırdan yaşlı iki eski takımı, bir nev’i futbol kardeşleri Karşıyaka ve Altay (kulaklarınız çınlasın Hamit ve Vahi). Her ne kadar armalarda yazan tarihlere bakıldığında KSK daha yaşlı kardeş olarak görünse de, ilk futbol takımının kuruluşu ve sahaya çıkışı olarak bakılınca Altay’ın kökleri daha da eski ama ne gam. Bu 2 kardeş, zaman zaman çekişseler, kavga etseler de, bu pazar Atatürk Stadı’nın çimlerinde ve tribünlerinde farklı hedefler için ter döktüler. İzleyenler de bu küfürsüz, olaysız derbiyi keyife izlediler.
Her geçen gün maddi ve manevi olarak daha da çalkantılı günler yaşayan Karşıyaka’nın aksine Altay, 12 maçta aldığı 24 puanla ve son 2 sezondur tırmanmanın verdiği arzuyla çıkıyordu sahaya. Cüneyt Biçer Hoca, geçen haftaki oyun düzeninden memnun olmalı ki, geçen haftayla aynı 11’i sürmüştü maça. Puan tablosunu göz ardı etsek bile, oyuncuları tek tek ve takım halinde değerlendirdiğimizde KSK’ye göre oldukça üstün bir kadro ve dizilişti bu aslında. Gelgelelim oyunun ilk düdüğüyle birlikte meşin yuvarlak çim sahada yuvarlanmaya başladığında, kurduğu orta saha hakimiyetiyle beraber sahada oyun üstünlüğünü ele geçiren, yeşil-kırmızılı takımdı. Orta sahada bir türlü oyun kuramasa da, geriye yaslanıp oyunun hakimiyetini rakibine bıraksa da, savunmada ve orta sahada kaptığı toplarla hızla rakip onsekize akmaya çalışan bir Altay vardı sahada. Karşıyaka orta sahaya ne kadar hakimse, hücumda o kadar beceriksiz ve dağınık, Altay top hakimiyetinde ne kadar gerideyse, ikili mücadelelerde o kadar diri ve istekli, çıktığı ani hücumlarda o kadar delici ve etkiliydi.
İşte yine böyle bir Karşıyaka serbest vuruşunda ceza sahası üzerinde kafayla karşılanan top 2 pasta ileri uzatıldığında, Karşıyaka savunmasının telaşı inanılmaz bir hatayla sonlanıyor, altıpas üzerinden şık bir vuruşla Furkan golü attığında dakikalar yine 14’ü gösteriyordu. Yine diyorum, çünkü Altay’ın bu sezon son Sakarya, Silivri (D), Bandırma maçlarının ardından gelen ardarda dördüncü 14. dakika golü idi. Gol, Altay’a moral ve kazanma motivasyonu getirirken, Karşıyaka’lı oyuncuları sarstı ve kaybetme korkusuyla ürpertti. Bu sarsıntı kaleci ve savunmanın hatalar yapmasına sebep olduysa da, gol üretebilecek pozisyonlar çıkmadı. 30. dakikada, orta sahada yolunda gitmeyen işlerden aldığı ilhamla Cüneyt Hoca oyuna müdahale etme ihtiyacı duydu ve Ferdi-İbrahim Akın değişikliğine gitti. Bu hamle ilk yarının kalan kısmında orta sahadaki Karşıyaka hakimiyetini bitiren hamle oldu.
Maç 35. dakikaya geldiğinde, oyuncular değil tribünler çıktı ön plana. İzmir’de klasik hale gelen 35. dakikada İzmir Marşı, Altay ve Karşıyaka tribünleri tarafından karşılıklı paslaşmalar ile söylenince, tadına doyum olmayan anlar yaşandı İzmir Atatürk Stadı’nda.
İlk yarının sonları yaklaşırken Altay’ın geride kabul edip kestiği toplarla hızlı hücum denemeleri devam ediyordu. Bir Altay korneri sonrasında hızlı çıkmayı deneyen Karşıyaka’yı savunmanın solunda taca gönderen Altay defansı, taçtan gelen topu kapıp 2 pasta ileriye aktardığında, Murat Uluç Usta topla driplinge kalkıyor, ayağından fazla açtığı topu, çıkmakta geciken kaleciden önce yakalayarak çok ustaca bir vuruşla ikinci Altay golü olarak kaleye gönderiveriyordu. Eğer ilk yarının son anlarında Hüsamettin ile rakip 18 içerisinde yakalanan bomboş şut ağlarla kucaklaşsa maçı formaliteye çevirebilir, rakip tribünleri maçın kalanında çekirdek çitlemeye sevk edebilirdi. Gol gelmeyince 2-0 biten ilk yarı, soru işaretleri ile dolu bir ikinci yarıyı çağırdı.
İkinci yarı yine telaşlı, dağınık ataklarla başladı. Yine daha çok koşan, daha çok pas yapan ama bir türlü organize olup kalemize tehlike yaratacak şekilde inmeyi başaramayan bir Karşıyaka vardı. Kanatlardan hızla aktığımız kontra anlardan birinde rakip onsekiz çizgisi üzerinde topu önünde bulan Uluç, topla üst direği sarsmak yerine ağları parçalasa, bizim yüreklerimiz soğuyacak, Karşıyaka takımının maçtaki çırpınmaları son bulacaktı. Ama top istemedi ve oyundaki telaşlı koşturmaca devam etti. Bir kaç dakika sonra Can Erdem ile Karşıyaka golü de gelince, tribünlerin de desteğiyle maçın nabzı iyice yükseldi. Nabzı kontrole alma çabaları yine Cüneyt Hoca’dan geldi. Savunma ve orta sahada direnci arttırmaya yönelik değişiklikleri, Karşıyaka’nın ataklarını önlemediyse de, derbide başka gol olmadan son düdüğe ulaşmayı sağladı ve Altay kritik virajın tam ortasında bir 3 puanı daha kendi hanesine yazdırdı.
Maçı Altay açısından özetlemek gerekirse vasat oyun, iyi mücadele, güzel goller, harika tribün ve iyi sonuç olarak yazabiliriz. Taraftar ve takım da bu durumdan tatmin olmuş olmalı ki, bu sefer maç sonunda (geçen haftanın aksine) galibiyetin tadını birlikte çıkardılar ve güzel görüntüler sundular.
Güzel galibiyetin sevincini yaşarken damağımızda kalan tek buruk tad, Karşıyaka’nın durumunun bıraktığı olsa gerek. Kulübün içinde bulunduğu zor durum, takıma da yansımış durumda. Çok çabalayan ama becerisi ve kudreti sınırlı bir ekip izledik bugün. Dileyelim ve umalım ki kısa zamanda toparlansınlar, en azından bu sezonu kurtaracak sonuçları alsınlar. bizlere de gelecek sezonlarda, (mümkünse daha üst liglerde) tekrar tekrar bu derbileri izlemek nasip olsun.
Paylaş