Garip Bir Maç ve Garip Bir Maç Yazısı

Galibiyeti getirecek gol(ler) bulunamadığından 2 puan kayıpla döndüğümüz Zonguldak deplasmanından bu yana, geçen hafta boyunca içim içimi kemirdi durdu.

Haberin Devamı

Nasıl kemirmesin? Liderle fark olmuş 6 puan. Uluç ve İbrahim Akın sakat. Hüsamettin de kart cezalısı. Furkan İstanbul’a yolcu olmuş, valizlerini topluyor. Transferin bitmesine 1 hafta kalmış, ne gelen var ne yolu gözlenen. Kasa boş, yönetimden Başkan dışında 1 kişi olsun meydanda yok. İsmet Hoca birbirinden tamamen farklı 3 maçı (Pendik, Gümüşhane ve Zonguldak) ve bir devre arası kampını tamamlamış
ama hala kafasında kadroyu ve kurguyu oturtamamış. Yetmezmiş gibi, gelen rakip de Kahramanmaraş ekibi. Koskoca ilk yarıda deplasmandaki 9 maçta topu topu 3 gol ve 3 puan bulabilmiş. Tam da Altay’ın puan kaybetmeyi sevdiği rakip tarzı. Kemirir tabi.

Yeter mi? Yetmeeez... 40 küsür senelik Altaylıyım, çekilecek çilem(iz) var daha. Kadrolar geldi, bir de ne görelim? Takımın bir kaç bankosundan biri, savunmanın temel direği Hayrullah kulübede, İbrahim Öztürk-Murat Türkkan ikilisi sahada. Hem de önde oynayıp rakip yarısahaya ve kaleye basacağın bir maçta. Fesuphanallah! Bu inadı Cüneyt Hoca da yapmıştı sezon başında, Niğde’den 3 golle dönünce gelmişti akıllar başa. Neyse, buna da şükür diyelim, Murat Uslu ile değil Necdet ile de başlayabilirdi diyerek.

Eee, sonra? Sonrası iyilik sağlık. Gole en yakın adam rolündeki Muharrem Ozan’ın ofsayttan çıkmaya üşendiği için kaçan tek pozisyon da olmasa, koskoca ilk yarının 40 dakikasında sıfır pozisyon. Buna karşılık, savunmamızın göbeğinden göstere göstere geçen bir topla yediğimiz bir gol. Oh mis! Kızanlar çıkacak şimdi, “ne demek sıfır pozisyon?” diye. Rakip ceza sahasında karambole düşürülen topun peşinde yaşanan curcunaya gol pozisyonu demek ne mümkün?

Neyse ki Serkan’ın sol ayağından gelen serbest vuruş, altıpas üzerinde Türkkan’ın kafasına indi ve Türkkan da doğru adrese gönderdi de, cümleten derin bir nefes almak kısmet oldu. Artık yıldızımız mı döndü Jüpiter’in köşesinden, yükselenimiz mi arşa çıktı bilinmez, 45+1’de bir de penaltı gelmesin mi? Penaltı da ters köşeye gitmesin mi? Körün istediği bir göz, bu gelen 2. gol. Oh suyundan da...

“Tamam artık, maç Altay’a geldi, rahat olun” diyen var mıydı acaba devre arasında? Sakın ha! Altay var sahada. Maçı erkenden koparır alırsak taraftar huzura kavuşur, rehavet filan olur, aman aman. Çekilecek çile bitmedi daha. Şöyle bir 40 dakika daha kıvranmazsak işimiz rast gitmez. İlla ki bi süre kalemize gömülmemiz, rakibin goller kaçırması, bizim de olmadık pozisyonlarda topu kaleye gönderemememiz filan gerek. Hatta stresi arttırmak için Atakan’ı da çıkarıp, Hayrullah’ı sahaya sürünce Türkkan’ı ön liberoya çekelim ki, kıvranmanın boyutu da artsın. (Atakan, ne ettin kardeşim sen İsmet Hoca’ya da, şu kadro darlığında bile ikinci yarı göremez oldun?)

Neyse ki hakemin son düdüğünden önce Furkan’ın garip vuruşu bitirdi maçı da, garip bir sarhoşluk hasıl oldu bünyemize. Eşeği kaybedip sonra tekrar bulmuşçasına sevindik hep beraber. Yetmezmiş gibi bir de Gümüşhane ve Bandırma’nın mağlubiyet, Sakarya’nın beraberlik haberleri gelmez mi? Vay canına (!!!) sayın seyirciler...

Peki bitti mi şimdi yazı? Bitti. E ne olur peki haftaya? Malum, Şanlıurfa zor deplasman. Onu Şanlıurfa düşünsün, bizim yıldızımız döndü bir kere Jüpiter’in köşesinden...

 

Yazarın Tüm Yazıları