Paylaş
Facia denebilecek KSK mağlubiyeti sonrası İsmet Taşdemir freninden kurtulan ve Altay gibi bir camiada pek de alışkın olmadığımız bir teknik yönetim tarzını benimseyen takım, kulübede Özden Töraydın, sahada da Murat Uluç, İbrahim Akın ve İbrahim Öztürk önderliğinde her geçen hafta tempoyu arttırıyor, coşkuyu katlıyor ve artan bu coşku takımda bol miktarda bulunan kaliteli ayakların becerisini, parlak beyinlerin ışıltısını daha da arttırıyor. Geçen hafta İzmir’de alınan 2 farklı Hacettepe galibiyetinin ardından, bu Pazar İstanbul’da, Pendik’in mahalle arası stadında bu ışıltıya bir kez daha şahit olmanın keyfini yaşadık. Sadece tribünlere sığmayan biz Altaylılar değil, normal sezonda 300-500 kişiyle bile takımlarına destek vermeyi başaramamış Pendikliler de bu ışıltıyı görmek için stada koşmuştu. Pendiklilerin fevkalade sportmence ev sahipliği yaptığı Altay da, hem tribünde hem sahada gerçek bir futbol ziyafeti sundu İstanbullu rakiplerine.
Maçın ilk düdüğü ile birlikte, ilk 10 dakika Altay’ın oyuna hükmettiğini, rakibe baskı kurduğunu ve net pozisyonlar bulduğunu gördük. Solda Hüsamettin, sağ kanatta da Furkan’ın hareketliliğine ortadan Fatih Gül ve Atakan da katkı verince, Uluç’un da rakip savunmayı sarsmasıyla ciddi bir hakimiyet kurdu Altay. Bu süreçte Fatih Gül penaltı noktası üzerinden vurduğu şutu daha iyi çıkarabilse, golü de bulabilirdik. İkinci 10 dakika, ev sahibinin oyunu dengelediği ve Altay onbirinin hızını azalttığı bir dönemdi. Ancak kalesinde tek bir pozisyon bile vermeyen Altay, Necdet ve Serkan’ın da katılımıyla 20. dakikadan sonra tekrar oyunu domine etmeye başladı. 22. dakikada Uluç’un dönerek vurduğu plasenin arka direğin alt köşesinden dönmesi şanssızlıktı. Bu dakikalarda Furkan’ın sağ kanattan orta sahanın ortasına gelerek top almaya başladığını, sağ kanadın yükünü Necdet’e bıraktığını gördük. Nitekim 27. dakikada orta yuvarlakta aldığı topla driplinge başlayan Furkan, Uluç’la yaptığı verkaçın ardından ceza sahasına yöneldiğinde, tam ceza sahası çizgisi üzerinde rakip sağ bekin müdahelesiyle yerde kaldı. Altay tribünleri penaltı beklese de, hakem frikike hükmetti, Uluç da kötü bir serbest vuruşla topu avuta gönderdi. Tam bir dakika sonra Pendikspor’un en diri ve tehlikeli oyuncusu Yaser’in soldan çizgiye paralel hızlı atağında biraz Necdet’in arkasını boş bırakması, biraz da Egemen’in öne çıkmakta geç kalması sonucu top Altay fileleri ile buluştu ve Pendik maçtaki ilk ve son pozisyonunda golü buldu. Bu gol, önceki maçların aksine Altay onbirini sarsmak yerine kamçıladı ve baskı yoğunlaştı. 35. dakikada Uluç’un arka direkteki kötü vuruşunu kaleci çıkarmakta zorlanmadı ama Altay golünün kokusu da iyice arttı. Nitekim devre bitmeden birkaç dakika önce Hüsamettin sol çizgide aldığı topla, sırtında Fatih Cerlek olduğu halde ceza sahası ön çizgisine paralel bir dripling yaptı. Hakemin avantaja bıraktığı faule rağmen ceza yayı önünde topu ceza sahasının içine doğru yuvarladı. Geriden hızını alarak gelen Necdet sağ ayağıyla çok sert bir şut çıkarttı ve skoru dengeledi. Bu gol, aynı zamanda o ana kadar müthiş bir dinamizm sergileyen Necdet’in bu sezonki ilk golüydü.
İkinci yarı, Pendik yarısahasında oynandı desem abartmış olmam herhalde. Bunda ikinci yarıya İbrahim Akın ile başlamanın payı büyüktü bence. Fizik olarak zaman zaman yetersiz kalan Furkan’ı ezmekte zorlanmayan Pendik orta sahasının işi böylece daha da zorlaşmış oldu ve iki bekin oyunu genişletmesiyle birlikte Altay çok sayıda ve formatta hücum varyasyonları üretmekte zorlanmadı. Orta sahadaki başarılı presle birlikte ulaşılan yüksek pas yüzdesi, topun çounlukla Altay’da kalmasını sağladığı gibi, topla oyunda becerikli ayakların sahnede hünerlerini sergilemesine yol açtı. Kilidi açan ise İbrahim Akın’ın pasıyla kaleye inip tek vuruşla golü bulan Atakan oldu. Son yarım saate girerken gelen bu gol, Altay’ın hızını kesmek bir yana, daha da arttırdı. Golden 2-3 dakika sonra, beşe üç Altay atağında Furkan’ın üst direkte patlayan şutu, Altay’ın oyunu rölantiye almayacağını net olarak anlattı izleyenlere. Her şey güzel giderken, 66. dakikada Necdet’in ayak bileğinin kırılması, tribündeki herkesi kahrettiği gibi Pendiksporlu oyuncuların da moralini tüketti. Dokuz dakika kadar duran oyun faulün olduğu noktadan İbrahim Akın’ın serbest vuruşu ile başladığında, 3. Altay golü de geldi. Arka direkte İbrahim Öztürk’ün kafayla altıpasa indirdiği topu Uluç boş kaleye göndermekte zorlanmadı. Hem sahadaki oyuncular, hem de tribündeki bizler nemli gözlerle golü Necdet’e hediye ettik. Kalan 15-20 dakika karttan ve sakatlıktan sakınan Altay’ın pas oyunuyla tüketildi. Son düdük çaldığında, artık herkesin dilinde gelecek hafta oynanacak Gümüşhane finali vardı.
Maçın tümüne bakınca Altay onbirinde tek başına iyi veya kötü anlamda sivrilen bir oyuncu ismi söylemek zor. Sadece biraz Egemen’in konsantre olmakta zorluk çektiğini düşünüyorum. Topa çıkma konusundaki tereddütlerini anlayabilirim, her kalecinin zaman zaman yaşayabildiği sıkıntılardır, ancak altıpas üzerinde rakibe çalım atma konusundaki hevesini onun çapındaki bir kaleciye yakıştıramadığımı söylemem gerek. Bu sezon çokça tecrübe ettiğimiz üzere, 2 farklı skoru elde etmek maçı koparmak anlamına gelmiyor. Neyse ki Egemen, bu konudaki hatasının farkına varıp tekrarından sakınacak kadar mütevazi ve zeki bir kaleci. Savunma dörtlüsünün maç boyunca güven verdiğini söylemek hata olmaz. Zaman zaman uzun boylu ve yapılı santraforlara karşı sıkıntı yaşasak da, tecrübe, çalışkanlık, yardımlaşma ve iyi zamanlama ile büyük bir uyum yakaladıklarını söyleyebiliriz. Necdet’i bir süre özleyeceğimiz kesin, ancak Mustafa Murat’ın sağ bekte Necdet’i aratmayacağına adım gibi eminim, ki bunun işaretlerini son 20 dakikalık oyunda fazlasıyla verdi. Orta sahada sürekli formunu yükselten Ferhat, Atakan ve Fatih Gül üçlüsü müthiş bir iş çıkarıyor doğrusu. Hüsamettin’in fiziğiyle beraber yükselttiği performansı ve giderek daha fazla üretken hale gelmesi, bizim ondan beklentilerimizi boşa çıkarmıyor. Furkan’ın fizik ve motivasyon olarak 2 sezon öncesine göre daha geride olduğunu düşünüyorum. Bu da doğal olarak daha mütevazi bir performans göstermesine yol açtı bu sezon. Ne var ki, Pendik maçında orta sahadan başlattığı driplingler ve attığı paslarla oyuna önemli derecede etki ettiğini söylemeliyim. Topu biraz daha az, pası biraz daha fazla sevse çok daha üretken olabilir ama son 4 maçın havasını yakaladığını görmek beni sevindiriyor. Murat Uluç için uzun uzadıya anlatma ihtiyacı yok elbet. Saha içinde ağırlığını koymuş durumda. Takımı yönetmekle kalmıyor, rakibin de konsantrasyonunu bozuyor. Ona inen toplar, yakınında takım arkadaşı olduğunda çok daha yüksek yüzdeyle ve etkili olarak rakip kaleye ulaşıyor. Topsuz yaptığı koşularla da, gölgesinden ayrılmayan rakip stoperleri taşıyıp savunma hattında önemli böşluklar açıyor. Peki sahadaki askerleri anlatıp, komutanı pas mı geçeceğiz? Ayıp ederiz o zaman. Sürekli oyunun içinde, sürekli takımla iletişimde bir Özden Töraydın var kulübede. Teknik ve taktik kararlarındaki isabetin yanı sıra, yarattığı motivasyon ve kurduğu olumlu iletişim, takımın coşkusunu da yardımlaşmasını da arttırıyor. Üçte üçü dörtte dörde taşıyıp da sezonu tamamlarsa, Altay tarihinde müstesna bir yere sahip olacağı aşikar.
Şimdi artık finalin arifesindeyiz. Şu bir kaç günün İzmir’de büyük heyecan yaratacağı, önemli bir hazırlığa yol açacağı görülüyor. Karşıyaka’nın düştüğü, Buca’nın ateşler içinde kıvrandığı, Menemen’in hesaba kitaba daldığı bir ortamda Altay’ın formülü net, finali kazanıp ardına bile bakmamak, 15.Mayıs.2011’de düştüğü 1. Lig’in kapısından elinde kupayla tekrar girmek. Bu kritik haftada İzmir’in Altay’a vereceğini umduğum destek, coşku ve şampiyonluk kupası olarak İzmir’e geri dönecek. Bu finali başarıyla geçmek, Altay’a 1. Lig’in kapısını açacağı gibi, şu giderek zorlaşan ortamda eski parlak günlerine dönmeye çalışan İzmir için de büyük gurur kaynağı olacak.
Paylaş