Paylaş
Serin ve yağmurlu bir havada Zonguldak Karaelmas Kemal Köksal Stadı’nın zeminine çıkan iki takımın ilk yarı performansları, sezon sonu hedefleri, kadro kurguları ve nihayetinde ikinci yarının ilk maçından beklentileri birbirinden çok farklıydı. Bir yanda tam şampiyonluk hedefine havlu atmak üzereyken ligin iç sahada namağlup liderini oyun ve sonuç olarak hüsrana uğratarak yarışa tutunan Altay varken, diğer yanda sezon başından beri bir türlü ritmini bulamamış, düşe kalka orta sıralarda kendine yer açabilmiş ve ilk yarının son maçını bu sahada büyük hasar alarak kapatmış bir Zonguldak Kömürspor vardı. Nazilli Belediyespor maçında kırmızı kart gören sol açık Onur Eriş ve orta saha Hasan Küçcük’ün yoklukları, Zonguldak ekibi için oldukça can sıkıcıydı. Ev sahibi evinde puan almayı umarken, Altay galibiyet istiyordu. Attığı gol sayısı, aldığı puan ve sıralamadaki yeri rakibinden iyi olsa da, bu üstünlüğün sahaya oyun ve skor olarak yansıyıp yansımayacağı konusunda benim kafamda soru işaretleri vardı ilk düdük çalmadan önce. Soru işaretlerini arttıran, hatta beni endişeli ve gergin bir bekleyişe sürükleyen en önemli mesele, haftalardır yazageldiğim sorunun maç kadrosuna olan yansımalarıydı. Kalede Egemen, geride Murat Uslu, Murat Türkkan, Hayrullah ve Serkan dörtlüsü, orta sahada ise Ferhat, Maksut ve Atakan’ı görmek içimi rahatlatmaya yetmiyordu. Çünkü Murat Uluç’un uzayan/tekrarlayan sakatlığı nedeniyle kadrodan uzak kalması, Furkan’ın transfere odaklanmasına bağladığım “durumu idare etmeye yönelik performansı” ve devam eden kulübe nöbeti, Hüsamettin’in bütün çalışkanlığına rağmen bir türlü geliştiremediği son vuruş beceriksizliği ve nihayet bu sezon kadroya katılan Doğan, Ozan Sol ve Muharrem Ozan’ın “bir türlü bal yapamama ısrarı” devam ediyordu. Bir çok Altay’lının düşündüğünün aksine İbrahim Akın’ın yokluğu, benim açımdan böylesine ağır bir sahada o kadar da önemli bir eksiklik değildi.
İlk düdükten sonraki 20-25 dakikada pas ve pres yaparak hücum organize eden ve oyunu rakip yarı sahaya yıkan bir Altay ve savunma hattını kalabalık tutup rasgele vurulan uzun topları kovalayarak az kişiyle hızlı hücum yapmaya çalışan bir Zonguldak Kömürspor vardı. Kale önlerinde balçık halini almış olan ağır zemin de, bu oyun kurgusuyla Zonguldak ekibinin lehineydi. Rakibin ve sahanın halini gören Altay, topla koşmaktan ve çalım yapmaktan kısa sürede vaz geçerek topu koşturmayı akıl etti ve oyunun hakimiyetini ele geçirdi. Ne var ki, sağdan ve soldan getirdiği topları rakip kaleye vurmakta oldukça zorlandı bu süre içinde. Rakip, Altay kalesine ilk kez 20. dakikada gelmeyi başardıysa da, ilk ciddi tehlikeyi 24. dakikada Altay üretti. Sağdan Ferhat’ın ceza sahasına gönderdiği top, altıpas üzerindeki Muharrem Ozan’ın bir adım önünden yuvarlanarak geçtiğinde, kaleci Sinan’ın derin bir oh çektiğine şahit oldu izleyenler. Bu ataktan sonra oyun dengelenir gibi olduysa da, 29. dakikada Doğan ile pozisyon bulan yine Altay oldu. Sağdan ceza sahasına giren Doğan, Maksut’un havadan gönderdiği topu kalecinin sağından uzak köşeye vurduğunda çizgide hatalı bir bayrak kalktı ve pozisyon ofsayt düdüğüyle sonlandı. Bu şut, oyunda kaldığı 77 dakika içinde Doğan’ın yaptığı neredeyse tek olumlu ve etkili hareket olarak akıllarda kaldı. Bu andan itibaren Zonguldak ekibinin oyuna ortak olmaya çalıştığı görüldü. 31. dakikada Hüseyin Yılmaz orta sahada kaptığı topu sağ açığa koşan Hakan Yılmaz’a uzattığında golü, hiç tereddüt etmeden ceza sahası çizgisine kadar çıkarak topu taca atan Egemen önledi, ki bu pozisyon ilk yarıda ev sahibinin yakaladığı tek net pozisyondu. 35. dakikada sağdan Doğan’ın ortaladığı top rakip savunmanın kafasından sekerek ceza yayının içine doğru süzüldü. İlk yarıda sahanın yıldızı Murat Uslu geriden koşarak geldi ve top yere düşmeden sol ayağıyla müthiş bir şut çıkardı. Kaleciyi de geçen topu rakip savunma çizgiden çıkarınca, jeneriklik bir gol kaçmış oldu. Bu pozisyonun üzerinden 2 dakika bile geçmemişti ki, sol çizgiden hızla kontraatağa çıkmak için topu kovalayan Ertan Koç, kendisinden önce topa yetişip taca atan Murat Türkkan’ın ensesine dirseğiyle vurunca oyun dışı kaldı. Normal şartlarda rakibin eksilmesi bir takım için avantaj olsa da, Altay’ın eksik kalan ve bu nedenle daha da kapanan rakiplere karşı yaşadığı sıkıntıları unutmadığımdan, bu kart benim endişemi azaltmadı.
İlk yarının sonlarına yaklaşırken önce sol köşeden Maksut ortaladı altıpas içine. Kaleciyi geçen top arkadan koşarak gelip altıpas içinde yükselen Murat Uslu’nun saçlarını yalayıp geçti ve çok net pozisyondan gol çıkmadı. Hemen ardından orta sahada baskı ile kapılan top, kaleye 22 metre mesafede Ferhat’ın sağ ayağından kaleye şut oldu, ancak bu şutu da sağa plonjon yapan kaleci Sinan yakalayınca devre golsüz sonuçlandı. Soyunma odalarından 1 kişi eksik oynadığının bilincinde olarak dönen rakip, puanı kurtarmak için çareyi savunmasını daha da geriye çekmekte buldu. Bu durum, zaten maça Uluç’tan yoksun çıkan ve kapanan rakibi açmakta zorlanan Altay için hiç de hayırlı olmadı. İsmet Hoca’nın beklenen müdahalesi de soyunma odasında geldi, ama hiç beklenmedik şekilde. Üretkenlikten uzak Doğan’ı Furkan ile değiştirip sağ çizgiye daha da hareket getirmek ve hatta penaltı kazanma ihtimalini arttırmak yerine, ortada çok çalışan ve rakip orta sahayı bunaltan Atakan’ı İbrahim Ferdi ile değiştirmeyi uygun gördü hoca. Atakan’ın sarı kartı olması bunda bir etken olabilir ama 0-0 giden bir maçta bir kişi fazla oynamanın kredisini kullanarak risk almak yerine bal yap(a)mayan Doğan’a 32 dakika daha katlanmak bana isabetli bir tercih olarak görünmedi doğrusu.
İkinci devrenin henüz dördüncü dakikasında kullanılan köşe vuruşunda Kamil, Murat Türkkan’ın üzerinden kafayı vurup topu altıpasa indirdi. Kalenin hemen önündeki Okan Duran sert vurmak yerine topu kaleye doğru dürtmeyi seçince, Egemen yatıp topu çizgide yakaladı ve Türkkan-Hayrullah-Serkan üçlüsünün hatasını kamufle etti. Bundan sonraki dakikalar Altay’ın orta sahada rakip yarı sahada uyguladığı presle kaptığı toplar, özellikle sol kanattan ceza sahasına Serkan ile yaptığı çok sayıda isabetsiz orta ve bu ortalardan seken/dönen toplara yapılan hamlelerle geçti. Buna karşılık ev sahibinin tek tük kontratak denemeleri genellikle orta sahada kesilse de, iki istisna oldu. Birinde soldan son çizgiye akarak kalemize yapılan ortayı Murat Türkkan kesti, diğerinde göbekten gelen bir topu Furkan yatarak engelledi. Bütün bu hengame içinde son 10 dakikaya girilirken sağdan kullandığımız serbest vuruşta ceza sahası içine inen top, savunma için yükselen Şevket’in kafasından sekerek rakip kalenin sağ üst köşesinde patladı. 4 dakikalık uzatmanın sonlarına doğru sol çizgiden Serkan’ın belki de maç boyunca yaptığı en iyi orta, ön direkte Muharrem Ozan’ın kafasına indi, ancak onun kafa vuruşu da arka direğin tozunu alıp yandan dışarı çıktı. Onca mücadele, rakip kale önüne indirilen onlarca top ve oynanan çok üstün oyuna rağmen, kale önüne örülen etten duvarı aşacak yeteneği ortaya çıkaramayan Altay da, zor olduğu halde kolaya dönmüş gibi görünen deplasmandan 1 puanla dönmek zorunda kaldı.
Sezonun ilk devresindeki yazılarımda sorunun Cüneyt Biçer Hoca’nın yönetiminde değil de, bazı önemli mevkilerde alternatifsiz bir kadro kurgusunda olduğunu düşündüğümü ifade ettiğimde bazı Altay’lılar yadırgamıştı söylediklerimi. Oysa işte İsmet Hoca yönetiminde de gerek kadro kurgusu, gerekse çektiğimiz sıkıntılar konusunda önemli bir değişiklik yok. Hala uyumlu ve istikrarlı bir kale-savunma ve orta saha düzenimiz var, hala İbrahim Akın ve Furkan’dan istediğimiz ölçüde yararlanamıyoruz, hala Uluç’un oynayamadığı maçlarda eksikliğini fazlasıyla hissediyoruz ve hala sezon başında alınmış olan hücumculardan gerektiği şekilde fayda sağlayamıyoruz. Çözüm için bugün artık taraftarların üzerinde hemfikir olduğu tek bir konu var; skor üretme becerisi yüksek, etkin, güçlü, müzmin sakatlık yaşamamış ve kafayla da skor üretebilen bir (veya iki) forvet oyuncusu ihtiyacı. Gelgelelim bu ihtiyacın bu saatten sonra hangi kaynakla ve hangi oyuncu(lar) ile karşılanabileceği gibi sorulara yanıt bulabilen de yok.
Sonuç olarak, batı cephesinde değişen bir şey yok. Altay’da stresli günler devam ediyor, yakın vadede de bu stresin hafiflemesi beklenmiyor. Eldeki kadro, kendi potansiyelinin üzerinde skor ve puan üretse de, çekirgenin sıçrayamadığı maçlarda kaybedilen puanlar nedeniyle evinde darmadağın edilen Gümüşhanespor’un önüne bir türlü geçilemiyor.
Paylaş