Kırkpınar

Açıkçası birkaç yıldır ben bu güreşleri büyük hüzünle takip ediyorum.

Olimpiyat dışı kalma tehlikesi ve televizyonda izlenirliğinin olmaması bahane edilerek son 10-15 yıl içerisinde, minder güreşinde devamlı olarak yapılan ucubik değişiklikler, yer yer güreşi bir güç sporu olmaktan öte bir şans sporu haline getiriyordu. 2005 yılında getirilen Zorunlu Bağlama kuralı bir çok kişi gibi bana göre de, bizim çocukluğumuzda severek izlediğimiz; Mehmet Akif Pirim, Mahmut Demir gibi efsanelerin altın madalyalarıyla coştuğumuz ata sporumuzdan bizi git gide uzaklaştırıyordu.

Tarihi Kırkpınar Güreşleri de maalesef bu değişikliklerden nasibini aldı. 15-20 yıldır yapılan değişiklikler, ki bir dönem eşitlik durumunda kura çekilmesi kuralı bile gelmişti, Kırkpınar’ın tarihine adeta ihanet gibiydi.

655 yılı geride bırakmış bir spor organizasyonu olan Kırkpınar’ın en büyük özelliği, rakibini yenmek için tuş etme gerekliliğiydi yani öyle tesadüfen, bacağından yakaladım bastırdım 1 puan aldım ile başarılı olamıyordun, güçlü ve gözü pek olman gerekiyordu. Tabir yerindeyse rakibini tartışmasız, eze eze yenmen gerekiyordu. Şimdi ise yarım saatlik klasik yağlı güreş; ki çeyrek finalden sonra bu yarım saatte pek sonuca gidilmiyor, daha sonra da uzatmalarda klasik minder güreşi; 2 puan alan kazanıyor, orada da sonuç çıkmazsa ilk puanı alan kazanıyor. Efsanelere konu olmuş, sabahtan başlayıp akşama kadar devam eden, bir günden fazla süren, galibi çıkmadığından başpehlivan seçilemeyen güreşler çoktan bitti.

Aliçoların, Adalı Halillerin, Koca Yusufların, Kurtdereli Mehmetlerin, Tekirdağlı Hüseyinlerin kemiklerini, 1990-97 arası 8 organizasyonun 7sinde Başpehlivan olan Ahmet Taşçı’nın yüreğini sızlatan Yeni Kırkpınar’da kurallar, yeni efsane pehlivanlar çıkarmayacak gibi görünüyor. Son 5 yılda 5 farklı ismin Başpehlivan olması da bunun bir göstergesi (Ali Gürbüz, İsmail Balaban, Fatih Atlı, Orhan Okulu, Recep Kara) bu sefer de şanslı kura çekip, fazla yıpranmadan finale kadar gelen, puanlama oyununda da şansı yaver gidenin kazanacağı güreşler bizleri bekliyor.

Kırkpınar’ın son yıllarda en istikrarlı ismi şüphesiz Kırkpınar Ağası Seyfettin Selim. Son 9 yılda 8 kez Kırkpınar Ağası olan Seyfettin Selim’i açık arttırmada geçebilen tek isim 2014 yılının Kırkpınar Ağası olan Süleyman Mercek’ti. 2014 yılının Kırkpınar Ağalığını 807.000 TL gibi rekor bir ücretle alan Süleyman Mercek bir daha ağalık yarışında boy göstermedi, o rekora ise şu an bir hayli uzağız. (Seyfettin Selim sırasıyla 2015-16-17 ağalıklarını; 200.000, 361.000 ve 400.000TL’ye almıştı.)

Herşeye rağmen, babalarımızdan bize vazgeçilmez bir hatıra olan Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin finalleri için Pazar öğleden sonra NTV Spor karşısında olacağız.

SPOR YAYINCILIĞI NEREYE GİDİYOR

Ülkemizde Spor Kültürünün gelişmemesi bana özellikle dayatılan bir durum gibi geliyor. Öyle ki ülkemizde şifresiz yayınlandığı dönemde bile futbol ve basketbolla yarışamayan amatör sporların, birer ikişer şifreli kanallara geçmesi, olan umutları da gitgide köreltiyor.

Geçen hafta yazımızda Wimbledon Tenis Turnuvası ve Fransa Bisiklet Turu’nu yazmıştık ki, dünyanın ses getiren bu iki organizasyonu da Eurosport’ta yayınlanmaya devam ediyor. Diğer 3 büyük grand slam’ın Türkiye yayın hakları yine Eurosport’ta, geçtiğimiz haftalarda yapılan Le Mans 24 Saat Yarışları, motor sporlarının zirvesi Formula 1 ve Moto GP yarışları da yine S Sport, Smart Spor gibi kanallardan yayınlanıyor. Voleybol ve Hentbol Şampiyonlar Ligindeki tüm maçlar da şifreli kanalların elinde, ülkemizde kaç kişi seyrediyordur bilmiyorum ama son Rugby Dünya Şampiyonası bile Tivibu Spor’un şifreli kanallarından yayınlanmıştı.

Çocukluğundan beri yaz tatilinin uzun sıcak, sıkıcı günlerini TRT ekranları karşısında Wimbledon Tenis Turnuvasıyla ihya eden çocuklar, bugün tematik kanallara ilgi gösterip o efsane turnuvaları seyretmeye devam ediyor ama bugün 9-10 yaşındaki çocukların o turnuvalara ulaşmaları, o alışkanlıkları edinmeleri hiç kolay değil evet amatör branşların izleyicisi yok, evet yayınlar belki zarar ettiriyor, evet bu yayınları gerçekleştirmek için çok donanımlı spikerler ve yorumcular gerekiyor ama TRT de her satılan televizyondan ve her ay gelen elektrik faturalarından TRT payını, tam da bunun gibi organizasyonlar; özel kanalların ticari kaygılarla yayınlamayacağı kültür, sanat, spor etkinliklerini desteklemek, halka ulaştırmak için alıyor.

Geçtiğimiz yıl TRT’de yayınlanan Diamond League yarışları da Bein Sports’a geçmiş bu yaz; Cine5’in milli maçları dahi şifreli yayınladığı (Euro 1996-2000 elemeleri dönemi) Digitürk’ün Türkiye Kupası yayın haklarını aldığı birer dönem olmuştu, adeta televizyonda şifresiz futbol izleme ihtimali kalmamıştı. Son yayın ihalesiyle 1.Lig maç yayınlarını da Bein Sports’un almasıyla, büyüklerin pek önemsemediği Türkiye Kupası maçları ve milli maçlarla beraber, grup maçları boyunca 12 tane şifresiz Avrupa Kupası maçı hariç seyredilecek maç kalmadı. NTV Spor Belçika Ligi yayınlarına devam etmezse, düzenli bir ligi şifresiz takip etme ihtimali olmayacak gibi. Basketbol Ligi ve Euroleague’in de yıllardır şifreli olduğu, amatör branş yayınlarının bile platformlara geçtiği bu ortam, maalesef ya paralı üyelik al, tematik spor kanallarına abone ol ya da sporla ilgini kes noktasına getiriyor insanları.

Ülkemizdeki şifresiz spor yayınlayan kanalları ise boks, kick box, dövüş geçeleri ve zaman zaman bunları aratmayan spor tartışma programlarıyla tamamen zamanın ruhuna uymuş gözüküyor.

SPOR ARENA BİR ALTERNATİF YARATABİLECEK Mİ

Hürriyet İnternet Sitesinin Spor Arena’sı Cumartesi gecesi 22’de bir ilki gerçekleştirerek, D-Smart ile ortak yayınla Fenerbahçe – Marsilya hazırlık karşılaşmasını canlı ve şifresiz olarak yayınlayacak.

Bu konuyla ilgili bir bilgim ya da duyumum yok ama bu hazırlık maçı esnasındaki site trafiğinin yüksek olması, bu tarz girişimleri arttırmanın ve yeni bir yol bulmanın ilk adımı olabilir.

Başta Fenerbahçeliler olmak üzere tüm futbolseverleri Cumartesi gecesi 22’de Spor Arena canlı yayınına bekliyorum.