Paylaş
Prag’daki rövanş için gerekli dersleri çıkarmış olmak zorunluluktu. Rakibin etkili üç oyuncusundan yoksun olması, özellikle sol kenardaki Wiesner-Sorensen ikilisi üzerine giderek pozisyon üretebileceğimize dair bizi heveslendiriyordu. Aynı senaryo bir kez daha tekrarlanmaz diye umarak başladığımız maçta, daha 10 dakika dolmadan kalemizde golü gördük.
Hem de ilk maçın yıldızı Preciado’nun ayağından. Sezon boyunca Angelino-Kazımcan’ın sol bekteki zaafları üzerinden dönen tartışmalar, ikisinin de olmadığı bir senaryoda Galatasaray’ın hız ve kademe sorunu yaşayacağını pek hesaba katmamıştı. Şüphesiz ki Köhn Avrupa listesine yetişmiş olsa, bugün başka bir maç yazısının satırları okunacaktı. Erken geriye düşmenin ardından çabuk tepki verip, duran toptan Abdülkerim ile bulduğumuz gol, ilk yarının geri kalan bölümünde oyunun kontrolünü Galatasaray’da olmasını sağladı. Anthony Taylor, Barış Alper’in pozisyonunda düdüğü çalsa bambaşka bir yere gidebilecek maç, ikinci yarıda kâbusa dönüştü. Sarı kırmızılılar, geleneksel 45-60 arası tempo düşüklüğünü skor dezavantajını rakibe vermeden tamamlamayı başarsa da Kaan’ın kırmızı kartıyla dengeler iyice bozuldu.
Okan Buruk, Oliveira-Mertens değişikliği ile kontrolünü eline almak istedi ancak hem sayısal eksiklik hem iki kenarda orijinal mevkisi bek olmayan isimlerle kalan bölümde maçın içerisine giremedik.
Paylaş