Paylaş
Kadıköy’deki maçın künyesine bakınca belki 3. ön eleme turu yazıyordu ancak sahadaki oyun ve iki takımın seviyesi, bir Şampiyonlar Ligi grup maçını andırıyordu. Lille, topla çıkma beceresi yüksek takım. Zaman zaman De Zerbi’nin Brighton’ını andıran soğukkanlılıkla ve sakinlikte baskıyı kırmayı başarıyorlar.
SAVUNMADA DA SINIFI GEÇTiK
Böyle bir takıma karşı nerede, nasıl baskı yapacağınız çok önemli. Mourinho’nun stratejisi de bunun üzerineydi. Birebirde geçilme. Doğru baskı yap, topu alamazsan 15-20 metre geriye gel ve o hattı savunmaya sıfırdan başla. 22. saniyedeki Dzeko kafasından sonra 29 dakika oyun dengede gitti. Lille topa biraz daha fazla sahip olan ve oyunu istediği gibi yöneten taraftı. Ta ki Mert Müldür’ün rakibin topla çıkarken yaptığı hata sonrası kazandığı faule kadar. 29-32. dakikalar arası üst üste kornerler ve hepsinden şutlar (Szymanski-Mert Hakan-İsmail) ile baskıyı hissettirdik. Sonrasında da Saint-Maximin top sürmeleriyle rakibin gardını düşürdük. Bu 10 dakika, Lille’i panikletip kendi oyununun dışına çıkarmayı başardık. Sarı lacivertlilerin David’in bitiremediği bir pozisyon dışında savunmada da sınıfı geçtiğimiz söylenebilir.
MOURiNHO 2. YARI RiSKLERi ARTIRDI
Mourinho, ikinci yarıda sertliği, tempoyu ve riskleri artırdı. En-Nesyri’yi oyuna atarak ön tarafı çiftledi, golü bulup tekrar dengeye dönmeyi düşündü. O beklenen gol, aynı ilk maçta son dakikada F.Bahçe’nin aleyhine olduğu gibi, bu sefer Lille’in hatasından temsilcimizin lehine oldu ve maça tutunduk. Uzatmalarda her şey istediğimiz gibi giderken, rakip 10 kişi kalmışken Oosterwolde’nin yaptığı basit hata ise sarı lacivertlilerin emeğinin karşılığını alamadan Kadıköy’den ayrılması anlamına geliyordu...
Paylaş