Paylaş
Taraftar, esasında bunu unutmuştu. Israrla müşteri muamelesi gören, itilip kakılan, başı sıkışanın şiddetin en birinci sorumlusu ilan ettiği taraftar, esasında kim olduğunu unutmuştu.
Unutmuştuk. Gezi’de hatırladık.
Taraftarın müşteri değil, takımların gerçek sahibi olduğunu, örgütlü taraftarı kimsenin itip kakamayacağını, şiddete nasıl karşı durulacağını öğrendik o günlerde.
O günlerde bir taraftar, bir kulüple sonsuza kadar özdeşleşti. O günlerde Fenerbahçe, sonsuza kadar Ali İsmail Korkmaz’ın takımı oldu.
Euroleague Final Four’da, Real Madrid maçı günü, Madrid sokaklarında, Ali İsmail’in gülümseyen yüzünü gördük ya, benim Fenerbahçe Ülker’e en büyük teşekkürüm bu yüzden.
O sokaklarda güle oynaya maçı bekleyen Fenerbahçe taraftarına, diğer takım taraftarlarının alkışlarla, şarkılarla, tezahüratlarla destek verdiğini gördük ya, bu yüzden.
O salon öyle doldu ya, çubuklu forma o parkeye çok yakıştı ya, çok umutluyduk ya, bu yüzden.
İlk maçtaki kâbustan sonra yüzlerinde o çok sahici üzüntüyü gördük ya, o kâbustan ders çıkaracaklarına bizi inandırdılar ya, bu yüzden.
Üçüncülük maçında yenildiler ama denediler ya, müthiş bir biçimde geri döndüler ya, son saniyeye kadar çabaladılar ya, bu yüzden.
Final Four’dan kupayla değil ama gelecek için dersle, umutla, tecrübeyle döndüler ya bu yüzden.
Teşekkürler Fenerbahçe Ülker, memleketin ve futbolun şu berbat günlerinde sevinç üflediniz yüzümüze yüzümüze.
Sakın üzülmeyiniz çoktan beri efsanesiniz.
Boyunuz çok uzun, her yere yetişirsiniz.
Daha zamanı var belli ki, biz bekleriz.
Teşekkür ederiz.
Paylaş