Paylaş
Kabataş Erkek Lisesi’nin okul takımında futbol oynar.
O günlerde başlar büyük sevda. Beşiktaş onu, o Beşiktaş’ı fark eder. Sonrası karşılıklı, umutlu, kavuşmalı bir aşk. Ama yine de kara sevda. Başka türlü tarif etmek çok zor.
1943 yılında genç takıma çağrılır. O sene takıma şampiyonluğun yakıştığı kadar yakışır sol koluna kaptanlık pazubandı.
Sanki hep onu beklemiştir Beşiktaş.
1945’te artık A takımın oyuncusudur. 1947’de İnönü Stadyumu’nun açılış maçında Beşiktaş’ın ilk golünün sahibi.
1954 yılında futbolu bırakana kadar 4 İstanbul Ligi şampiyonluğu, 44 gol.
1957’de üyelik, 1963’te yöneticilik.
Hepsi bi yana Baba Hakkı’dan alına alınmış bir öpücük.
1984’ten 2000 yılına kadar 16 yıl Beşiktaş Başkanlığı. Bi tanesi namağlup, üç tanesi üst üste 5 Lig Şampiyonluğu. 4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası ve 6 TSYD Kupası.
Bunlar bi yana Türkiye futbol tarihinin en şahane üçlüsü Metin-Ali-Feyyaz.
Hadi bunlar da bi yana vakar, onur, tevazu, dürüstlük, çelebilik, tatlı sertlik, kibarlık, centilmenlik.
O gün, o kürsüden gözyaşları içinde Beşiktaş başkanlığına veda ederken “Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz. Bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız! Ben kimseyi hayatım boyunca aldatmadım!” demişti.
Ben onun bu sözlerine çok inandım. Beni hiç aldatmadığına inandım. Hayatının hiçbir döneminde, kimsenin canını yakmamış olduğuna inandım. Ömrüm boyunca da böyle olduğuna inanmak isteyeceğim.
Yarın, 5 Nisan’da Beşiktaş’ın onun için kestiği pastanın üstünde 89 mum olacak. Onlar Büyük Başkan derler. Onun için. Süleyman Seba için.
Karşılıklı, umutlu, kavuşmalı bir aşk. Ama yine de kara sevda. Başka türlü tarif etmek çok zor.
Paylaş