Paylaş
Üniversite öğrencisiydi, finallerine hazırlanıyordu. Galiba sevdiği bi kız vardı, o aralar açılmayı düşünüyordu.
2 Haziran 2013’te, Gezi’nin uzun gecelerinden birinde, polisten kaçarken bir sokağa sığındı.
Kadim Anadolu geleneğidir, düşmanın olsa sana sığınmış olana el kalkmaz.
Gelenek filan ne, insanlıktan çıkmışlardı. Sokağa sığınan gencecik birini öldüresiye dövdüler.
“Vurmayın öldüm” dedi vurmaya devam ettiler.
Hastaneye gitti. Eve gönderdiler.
Ağırlaştı sonra. Çok uyudu.
İlk mektepten beri o kadar çok “Ali gel” dememiştik.
10 Temmuz 2013’e kadar dayandı ama gelmedi.
Biz, esasında sonra tanıdık onu. Ölümünden sonra. Gülen yüzünü aklımıza kazıdık. Nereye baksak onu gördük. Annesi annemiz, babası babamız oldu. Yerini tutmamıza imkân yoktu ama başımızı onların göğsüne koyduk. Onun yerine.
Bir gün, üzerindeki Fenerbahçe formasının armasını öperken bi fotoğrafını gördük, aklımız gitti. İşte o gün Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe ile sonsuza kadar özdeşleşti. Fenerbahçe’nin şahane taraftar grubu Vamos Bien, ardından enfes bir marş yazdı biliyosunuz işte:
“Daha 19 yaşında
Düşlerinde özgür dünya
Öptüğü çubuklu forma
Yaşayacak anısında”
Ali İsmail Korkmaz, yalnızca Fenerbahçelilerin değil, herkesin öz kardeşidir. Onun ismi, bu marşı her takımdan taraftara söyletecek kadar kıymetlidir. Ali İsmail bizim kıymetlimizdir. Ali İsmail, bizim ayrı ana, ayrı babadan olma öz kardeşimizdir.
Biz o geceden beri, her gece, rüyalarımızda o sokaktan Ali İsmail'i alıp çıkıyoruz kan ter içinde. O geceden beri, her gece uykumuzda “Aç sokaklarını Eskişehir, Ali İsmail geçecek!” diye bağırıyoruz.
Keşke çubuklu formanın bi tek Lefter'e bu kadar yakıştığını sanmaya devam etseydik diyoruz. Keşke onu hiç tanımasaydık diyoruz. Birini hiç tanımadan böyle çok sevmenin bedeli bu kadar ağır olmasaydı diyoruz.
Üçüncü ölüm yıl dönümünde, öptüğü çubuklu formada sonsuza kadar yaşayacak anısı önünde saygıyla eğliyoruz.
Paylaş