Oğlumuz olsun futbolcu

Sporcu veliliği diye bir müessese vardır bizde.

Haberin Devamı

“Ecnebi çocuklar spor yapmıyor mu, onların velisi yok mu?” diyeceksiniz şimdi. Diyin. Hakkınızdır. Sorunuzun cevabı, bizzat sorunuzun içinde gizli esasen. Orda çocuklar spor yapıyor, bizde velileri. Onu diyorum.
Ama yanlış olmasın, sporcu velisi dediğim şey, esasında tam ortadan ikiye ayrılır. Sevimliler ve sevimsizler diye. Formül çok tanıdıktır esasında, aynı hayattaki gibi: Sevimliler yoklukla boğuşanlardır. Sevimsizler parayla boğuşanlar.

İlk gruptakilere verilebilecek en şahane örneği daha önce anlatmıştım, kısa özet geçeyim. Seksenlerin başında, birtakım kadınlar ve adamlar buz pateni sporuna fena halde vurulurlar. Bildiğiniz âşık olurlar bu spora televizyondan. Sorumlusu en çok Katerina Witt ve Kenan Onuk’tur!

Bu koca kadınlar ve adamlar, ordan burdan buldukları patenleri ayaklarına geçirip Gençlik Parkı’nın donan havuzuna atarlar. Bir süre “Bu gece inşallah don yapar da sabah kayarız”, “Yarın ‘salçov’ deneyecem ben”, “Senin tekniğin iyi ama artistiğin zayıf Necati” gibi acayip cümleler kurarlar.

Kurtuluş Parkı’nda küçücük bir pist açılır sonra. O buz parçası dünyaları olur, aysberg neymiş siz bi de onlara sorun.

Kendi aralarındayken kayıp kayıp sonra “Fayf poyint eyt” filan diye puanlama bile yaparlar ama şimdi böyle pistte, bilet filan alarak, herkesin gözü önünde çıkıp kaymak pek olacak iş değildir. Hiç kopmak istemedikleri bu spor için aranan kurbanlar, tam yanlarında durmaktadır, onları ittiriverirler buza. Türkiye’nin ilk buz pateni sporcuları işte bu ailelerin çocuklarıdır.

Her şey yokluk fikri üzerine kuruludur. Yoktan anlamazlar.

Paten yoktur. Bulurlar. Pistin karlandığında kürenmesi gerekir. Kürerler. Sulamak gerekir. Sularlar. Hoca yoktur. Olurlar. Pistin kenarında atlayıp zıplayarak, çocuklarına, kendilerinin asla anlamadıkları hareketleri öğretmeye çalışırlar. Dabıl eksıl yapmak gerekir. Yaparlar. Yarışma düzenlemek icap eder. Düzenlerler. Jüri lazımdır. Yaratırlar. Devlet Balesi dansçılarını bulup jüri olmaya ikna ederler. Madalya yaptırdıkları plaketçilerle “Patent değil, paten canım kardeşim, düzelecek bu yazı” diye kavga etmeleri gerekir. Ederler.

Müthiş sevimlidirler. Müthiş. Bütün bu çılgınlıklar sevdadandır. Çocukları spor yapsın diyedir. Çok seviyorlar diyedir.

Sevimsiz sporcu velilerini anlatabilmek için, bir tek filmi örnek vermek yeter aslında: Ya Ya Ya Şa Şa Şa. Münir Özkul’un, futbolcu İlyas Salman’ın babası olduğu film. Bildiniz siz.

Münir Özkul’un sevimsiz olduğu tek rol, o roldür.

Oğlunu, sevdiği için oynarken döven, para için oynarken seven futbolcu babası rolü.

Münir Özkul’u sevimsiz yapabilen şeyden korkarım ben.

Onu vicdansız, merhametsiz, sevgisiz yapabilen şeyden korkarım.

Evlat, spor ve para denkleminden korkarım.

Hele menajer baba filan, içim buz keser, hiç sevmem.

Sevimliler ve sevimsizler diye ayrılır sporcu velileri. Formül çok tanıdıktır esasında, aynı hayattaki gibi: Sevimliler yoklukla boğuşanlardır. Sevimsizler parayla boğuşanlar.


Yazarın Tüm Yazıları