Paylaş
Türkiye futbol tarihinin en muazzam fotoğraflarından biridir.
Soyunma odasıdır herhalde. Öyle olmalı. Öyle görünüyor. Bir milli maç öncesi ya da sonrası. Metin Oktay ve Lefter yan yana oturuyorlar. Yan yana dedim ama yan yana oturmaktan filan başka bi şey bu. Omuz omuza oturuyorlar desem o da değil, ondan bile ötesi.
İkisinin de yüzünde huzurlu, mutlu, insanın içine işleyen derin bir ifade var. Metin Oktay’ın elinde bir krampon, Lefter’le birlikte krampona bakıyorlar. Kim bilir hangisinin? Kim bilir hikâye ne? Kim bilir ne oluyor?
Krampon Lefter’in, Metin Oktay kramponun bağlarını Lefter için çözüyor, bağlayıp, hazırlayıp ona verecek desem olur.
1950’ler. Öyle elini attığın yerde krampon bulunmaz, Metin Oktay yeni krampon almış, hevesle onu gösteriyor Lefter’e, anlatıyor desem olur.
Kramponu Lefter’e hediye almış, tam ona verecekken çekilmiş bu fotoğraf desem o da olur.
Ne arasan var bu fotoğrafta. Birbirinin kıymetini bilmek var, elindekinin kıymetini bilmek var, yan yana durmanın kıymetini bilmek var. Yüzlerinden belli. Gülüşlerinden, duruşlarından belli. Güzelliklerinden belli. Bu fotoğraftan beş perde oyun yazılır. Öyle müthiş.
Bir şahane krampon hikâyesi de Gomis ve Kameni’den geldi geçen günlerde. Yıllar evvel Gomis’in ayağındaki yıpranmış kramponları gören Kameni’nin Gomis’e krampon hediye ettiği, sonra ömürlük dostluğa dönüşen bir hikâye. Yokluk zamanlarının unutulmadığı, o yılların dayanışmasının, dostluğunun unutulmadığını anlatan bir hikâye. Kıymet bilme hikâyesi.
Söz yokluktan açılmışken isim filan vermeyeceğim Karabağlı taraftarların A4 kâğıda yazdıkları harflerle ülkelerinin adını oluşturdukları görüntü için bi köşe yazısında okuduğum satırlar üzerine bir iki cümle kurup gideceğim:
“Futbol tarihinin en fakir, en ezik, en komik koreografisi bu olsa gerek” yazıyordu o yazıda. Yedi taraftarın yan yana gelip ellerindeki imkân neyse onunla takımlarının yanında olmasına bakınca eziklik gören, kalkıp oralara gelmelerin değerini anlamayan, yoklukla yapılanı komiklik eziklik sayan bir zihniyeti anlamak mümkün değil. “Olsun yavaş yavaş onlar da öğrenecekler futbol kültürünü” yazmış bi de yazının sonunda.
Futbol kültürü dünyanın parasına yapılan dev koreografiler değil, A4 kâğıda yazılan aşktır. Hâsılı, siz öğreneceksiniz futbol kültürünü, yokluğu aşağılamamayı, aşkla sevileni paranın terazisine vurmamayı. Yavaş yavaş öğreneceksiniz.
“Futbol tarihinin en fakir, en ezik, en komik koreografisi bu olsa gerek” yazıyordu o yazıda. Yedi taraftarın yan yana gelip ellerindeki imkân neyse onunla takımlarının yanında olmasına bakınca eziklik gören, kalkıp oralara gelmelerin değerini anlamayan, yoklukla yapılanı komiklik eziklik sayan bir zihniyeti anlamak mümkün değil. “Olsun yavaş yavaş onlar da öğrenecekler futbol kültürünü” yazmış bi de yazının sonunda.
Futbol kültürü dünyanın parasına yapılan dev koreografiler değil, A4 kâğıda yazılan aşktır. Hâsılı, siz öğreneceksiniz futbol kültürünü, yokluğu aşağılamamayı, aşkla sevileni paranın terazisine vurmamayı. Yavaş yavaş öğreneceksiniz.
Paylaş