Paylaş
Hikâye, Katalonya ikinci liginde geçiyor. UE Valls ve Cambrils Unio takımları arasındaki maçı, kadın hakem Marta Galego yönetiyor.
Maç devam ederken, tribünden bir taraftar “Git bulaşıklarını yıka” diye bağırıyor.
Galego şak diye durduruyor maçı. Taraftarın dışarı alınmasını istiyor. Görevliler çıkarıyor taraftarı dışarı.
Mesele bence burada başlıyor. Galego bu cümleyi sadece kendisine yapılan bir kötü tezahürat olarak okumuyor. Bunu cinsiyetçi, ayrımcı bi saldırı olarak alıyor. Bütün kadınlara yapılmış sayıyor. Cinsiyetçiliğe tolerans tanımıyor. Katalan Futbol Federasyonu’na şikâyet etmek üzere tutuyor raporu. Sonra tribündeki taraftarın alkışlı desteği eşliğinde yönetiyor maçı.
GİT BULAŞIKLARINI YIKA
Ne biçim tanıdık bi cümle di mi. Ne biçim benziyor di mi bu topraklardaki o cümleye. Ne biçim aynı di mi “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” cümlesiyle bu cümle.
Kadın ve futbol. Dünyanın her yerinde sıkıntı işte. Bi şekilde sıkıntı. Birileri fena halde emin. Kadınların futbol denen oyunu okuyamayacağına, kadınlardan futbol hakemi olamayacağına, hatta kadınların futbolla gerçek bi ilişkisi olamayacağına. Adları gibi eminler.
O birileri erkek işi sandıkları, köşe başlarını tuttukları, erkek egemen dillerini rahat rahat kurdukları o alanda kadınları istemiyorlar. Fakat yapacakları bi şeyleri yok, sıkıntı orda.
Çünkü kadınlar istiyor. Kadınlar futbol oynamak, seyretmek, yorumlamak, yönetmek istiyorlar. İstiyorlar ve yapıyorlar. Bu kadar basit.
Kadınlar, dünyanın her yerinde; sokakta, arsada, tarlada, okulda, statta, turnuvada futbol oynuyorlar. Gol atıyorlar. Gol kurtarıyorlar. Kupa kaldırıyorlar. Maç yönetiyorlar. Statlarda, tribünlerde, maçlarda ağlayıp gülüyorlar. Tuttukları takımın peşine düşüyorlar. Yazıyorlar, seyrediyorlar, konuşuyorlar.
O birileri onlara akıllarınca kadınlara “ait oldukları yeri” hatırlatma küstahlığını gösterince de işte böyle yiyorlar kırmızı kartı.
O birileri akıllarına iyice soksun. Vinç de kullanıyoruz, açık kalp ameliyatı da yapıyoruz, futbol da seviyoruz. Bulaşığımızı da yıkıyor, iki su duruluyoruz. Ama kadın işi olduğundan değil. Hayatın içinde yapılması gereken bi iş olduğundan. Bulaşığın çamaşırın kadını erkeği olmadığından. Hayattaki paylaşımımız, işbölümümüz, kavlimiz başka türlüyse de yıkamıyoruz.
O birileri otursun kendi bulaşıklarını düşünsün. Orda tezgâhın üstünde bulaşıklık var, ters çevirsinler süzülsün.
Marta Galego’nun bulaşıklarıyız bununla derdi olan düşünsün.
Paylaş