Paylaş
Veliyi biliyorsunuz. Anne babanın çocuğun okul hayatı esnasındaki adı. Anne babanın servis şoförü, modern matematik ve harita metot defter ile imtihanı. Anne babanın içinden yaratık çıkmış hali.
Yaratık, anne babanın içinden en çok veli toplantısında ve okul gezisi denen etkinlikte çıkar. Gezide asla fotoğraf çektirmek istemeyen, sadece etrafı görmek isteyen çocuklarının ismini, iki gün boyunca; hiç durmadan, aha o fotoğraf çekilene kadar bağıran kimselere veli denir.
Bu veliler “Siz bir sıra öne geçseniz, çocuklar bir arada otursa” isteğine rahatlıkla “Hayır” derler. Tur rehberine “Kesin bilemeyecek, rezil olacak şimdi” motivasyonuyla abuk subuk sorular sorup, verdiği gayet tatminkâr cevaplardan asla tatmin olmazlar. Hayatın sırrını verse beğenmezler. Ama sonra müzeye girildi mi de “Geç çocuğum geç, ön taraflara geç, yanında dur bak rehber abinin, bi şey anlatyo, kaçırma” diye çocukları ittirirler.
Otobüste “Durun, susun, e kafa bu ama!” dedikten beş dakika sonra, rehberin mikrofonunu kapıp “Hani kuşlar ağaçlar” diye bağırıp “Aaa ama Bülent Bey, Selma Hanım’daydı sıra, Huysuz ve Tatlı Kadın’ı söyleyecekti” kavgasına tutuşurlar.
Çocuklara “Otobüs kırıntı olur” özeniyle bisküvi yedirmezler, izmaritlerini Ihlara Vadisi'nden aşağı sallarlar.
Yirmi dakikalık molada testi kebabı siparişi verip “Benimkinde domates olmasın yalnız” derler. “Ablacım, o testi sabah, sen otelde lobi faaliyeti yaparken kondu fırına, öyle uzun pişiyor, anlattılar ya şimdi” dersin, bu defa “O zaman çoban salatada soğan olmasın” isterler.
Peri bacasını çok hızlı sallarsa tepesini düşürebileceğini iddia eden veliyi “Düşürürsünüz siz. Belli. Aslansınız. Ama şimdi hiç yormayın kendinizi” diye ikna etmek zorunda kalırsın. Korkarsın gerçekten düşürür müşürür diye. Hititler’den filan geçersin, Seymen Ağa’dan utanırsın yeminle.
Öğretmeni biliyorsunuz. Veli toplantısındaki. İşte o öğretmen, işte bu veliye dert anlatmaya çabalar. Israrla “Çocuğun temeli sağlam değil” der. İkna edemez. Çünkü çarpım tablosu sular seller gibidir, haftada şu kadar saat özel ders aldırılmaktadır, dersin saati şu kadar paradır, esasında çocuğunun sayılarla arası çok iyidir. Asla anlatamaz veliye sayıları bırakıp temeli sağlamlaştırması gerektiğini.
Alain Badiou’nun çok şahane ifade ettiği gibi “Sayı; yani, hesaplar, medya ölçümleri, bütçeler, krediler, tirajlar güncel zamanların fetişidir. Gerçeğin yok olduğu yerde kör sayı ayakta kalır.”
Universiade Erzurum 2011 için yapılan tesisler için günlerce konuşulmuş, yazılıp çizilmişti sayılar. 600 milyon liraya mal olmuştu, 2 bin seyirci kapasiteli buz pateni salonu, 500 seyirci kapasiteli buz pisti ve antrenman salonu, 3 bin seyirci kapasiteli buz hokeyi salonu, 500 seyirci kapasiteli buz hokeyi salonu, 1000 seyirci kapasiteli curling salonu yapılmıştı. İstediğin kadar say, toprak kaydı, her şey yerle bir oldu.
Başakşehir Fatih Terim Stadı Stadyumu’nun sayılarını da günlerdir dinliyoruz, okuyoruz. 16 ayda tamamlanmış, 178 milyon liraya mal olmuş. 17 bin 319 kişi kapasitesi, 34 yatak odalı kamp tesisi, 3 adet nizami antrenman sahası, 350 araçlık kapalı ve bin 300 araçlık açık otoparkı, 31 adet sosyal ticaret alanı, 3 adet UEFA-FIFA-TFF delege, 4 sporcu soyunma, 2 hakem soyunma odası varmış.
Olacak tabi. Adı üstünde tesis bu. Temeli sağlam mı ondan haber alalım. Temeli sağlam sporcular yetişsin diye açılacak mı kapıları ona bakalım.
Ayrıca bu kadar meraklıysak sayılara, stada neden Fatih Terim’in adı verilmiş? Neden “Şenol Güneş Stadyum”u değil? Şenol Güneş değil mi Türkiye’nin futbolda yakaladığı en büyük başarıyı Dünya Üçüncüsü olan takımın hocası olarak elinde tutan?
Stadın açılış töreninin ardından yapılan maç 9-4 bitmiş. Futbol için çok alışıldık bir skor değil. Birileri sanki yanlış maçta, yanlış takımda, yanlış insanlarla oynamış.
Futbolda da, hayatta da; temel kadar, nerede ve kimlerle oynadığın da önemli demek ki. Sayılar kimsenin gözünün yaşına bakmıyor işte, “kocaman” bir hayal kırıklığı yazıveriyor tabelaya.
Paylaş