Paylaş
Trabzonspor, Kazım Koyuncu’nun uğruna akan suları durdurduğu, uğruna duran suları kudurttuğu takımdır.
Statükoyu deviren, yenilmez denileni yenen, olmazı olduran takımdır. Başkalıktır. Trabzonspor “En neşeli, en hüzünlü, en duyarlı, en vurdumduymaz, en hızlı, en ağır, en çabuk, en acelesiz yanımızdır.”
Trabzonspor, Kazım Koyuncu’nun kahramanıdır. Hep güçlülerin kazandığı bir dünyada güçsüz denenlerin de kazandığı bir hayalin kahramanıdır. Trabzonspor, Kazım Koyuncu’nun sevdalısıdır. Emanetidir.
Hastalığının en zor günlerinde “Şöyle güzel bir çalım, iyi bir pas ceza alanının dışından, Trabzonspor'a puan kazandıracak bir gol şutu için nelerimi vermezdim ki!” demişti. Bi de Trabzonspor marşı yazmak çok istemişti ama “sanculu kunlerune” denk geldi, yazamadan gitti buralardan. Ama biliyoruz ki Kazım’ın her şarkısı bir Trabzonspor marşıdır.
Kazım Koyuncu; dünyaya, memleketine, Karadeniz’e ve Trabzonspor’a karşı hep büyük bir sorumluluk taşıdı. Trabzonspor da attığı her adımda Kazım Koyuncu’ya karşı sorumludur. Büyük onur, zor iş.
Trabzon’da futbol, ülkenin ilk spor yönetim örgütü olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın etkisiyle oynanmaya, sevilmeye, yayılmaya başlar. O yıllarda şehirde İdmanocağı, İdmangücü, Necmiati ve Lise adlarında dört kulüp bulunur.
İlerleyen yıllarda başka pek çok kulüp kurulur, resmi lig maçları oynanmaya başlar, çeşitli takımlar şampiyon olur. Fakat İdmanocağı ile İdmangücü arasındaki rekabet Trabzon’daki futbol meselesinin orta yuvarlağına gelir oturur. Aralarındaki rekabet, şehri neredeyse ikiye böler. Yıllarca sürer hikâye. Yıllarca.
Altmışlı yılların başında Futbol Federasyonu, her ilde tek bir futbol takımı kurulması ve illerin Türkiye liglerinde tek bir takımla temsil edilmesi için neredeyse seferberlik başlatır. Belki başka şehirlerde de bir il kulübü kurma işi sıkıntılıdır, fakat Trabzon’daki kadar değil.
Ama birileri dener, Trabzonspor adıyla bir kulübün kurulması için uğraşanlar olur. Araya o girer, bu girer, şu ön ayak olur. Olmaz. Her gün toplantılar yapılır. Geceli gündüzlü. Hiç bi işe yaramaz. Ocaklılar “ocak” der, Güçlüler “güç”. Kavga çıkmayan bazı toplantılarda umutlananlar, havaya açılan ateşle kendilerine gelirler. Komiserler bıkar, hâkimler yılar.
Arada başka mevzular da olur. Birileri birleşir, birileri itiraz eder, davalar açılır filan. Trabzonspor bir türlü kurulamaz. Artık herhalde burasına gelen Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal “Eeeeeeh” der sanırım, “Yeter be” der: “Birleşmemeniz halinde ulusal liglerde temsil edilemeyeceksiniz!”
Hoop yine başlar toplantılar. Geceli gündüzlü. Kavgalı gürültülü. Ocaklı Güçlü. Sonunda 2 Ağustos 1967’de İdmanocağı ile İdmangücü birleşir. Trabzonspor; İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor’un birleşmesiyle kurulmuş olur.
Bitti sanıyosunuz. Bitmez. Trabzon’da mevzu bitmez. Kulüp kurulur fakat şimdi de renkleri seçmek meseledir. İdmanocağı ve İdmangücü rekabetinin renkleri sarı-kırmızı ve yeşil-beyazdır. Dolayısıyla bu renkler dışında, ama aynı zamanda Trabzon’u da temsil eden renkler seçilmelidir.
Hoop bi daha başlar toplantılar. Geceli gündüzlü. Kavgalı gürültülü. Ocaklı Güçlü. Yine sonuç alınamaz. Yine Ulvi Yenal’ın burasına gelir. Yine “Eeeeeh” der bence: “Derhal birer renk bildiriniz!”. Aşağı yukarı böyle bir cümle kurar sanıyorum. İdmanocağı “koyu bordo”, İdmangücü “açık mavi” der. Böylece Trabzonspor’un renkleri “bordo-mavi” olur. Tam 50 sene önce.
Trabzonspor’un 50. yaşı kutlu, bugün aramızda olmayan Trabzonsporlularının, Kazım Koyuncu’nun ve Suruç katliamında kaybettiğimiz büyük Trabzonsporlu Koray Çapoğlu’nun ruhu şad olsun.
Paylaş