Paylaş
Kazım Koyuncu’suz geçirdiğimiz on dördüncü yıldayız. Şöyle de kurulabilir bu cümle: On dört yıldır bir tek günü bile onsuz geçirmedik.
Onu anmadan, şarkılarını dinlemeden, türkülerine eşlik etmeden tek bir gün geçirmedik. Tek bir gün. Ölümsüzlük başka ne olabilir.
Dinmeyen ve Zuğaşi Berepe gruplarıyla başladı aşkımız. “Va Mişkunan” ve “İgzas” albümleriyle aklımızı çeldi. Aklımız aldı. Aklımızı çaldı. Bir daha da geri vermedi. Sadece müziği değildi mesele insanlığından sebepti ona aşkımız.
Sonra yalnız yürüdü. Önce “Viya” albümü çıktı ne yapacağımız şaşırdık. “Gülbeyaz” dizisine hem müziğiyle can verdi, hem bizi oyuncu Kazım Koyuncu’yla tanıştırdı. Sonra “Sultan Makamı”. O dizinin de can suyuydu besteleri.
Biz onu severken arkada tulum vardı, kemençe vardı, kaval vardı. Yanına elektrogitar koydu. Davul ekledi. Yerelden çıkarak evrenseli kucaklayan şarkılarına çok fena vurulduk. 2004 yılında çıkan ikinci albümü Hayde’yi bi dinledik bi daha yerimize oturamadık. Türkçe Lazca, Gürcüce, Hemşince, Megrelce yan yanaydı. Biz en güzel horonu Kazım’la teptik.
“Hayde” albümüyle konserden konsere koştu. Sonra Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin’le birlikte “Hey Gidi Karadeniz” konserleri başladı. Aşkın en güzel yerinde Aralık 2004’te o lanet haberi aldık. Biz yıkıldık, o dik oynadı.
İnancını hiç kaybetmedi, müziğinden ve direncinden vazgeçmedi. Ağır tedavi koşulları altında “Ha Kanser Ha Konser” dedi, Şubat 2005’teki konserinde sahnede öyle bir dev vardı ki bir an için hasta olduğunu unuttuk.
Nisan ayına geldiğimizde hastalık gözümüze gözüme sokuyordu kendini. Zayıflamıştı çok, tedavi yorucuydu ama kalktı Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü almak için Trabzon'a gitti. Bitkindi ama ayaktaydı.
Karadeniz Teknik Üniversiteli gençleri kırmadı. Onlarla buluştu. Ara ara oturmak zorunda kalsa da horonlar tepildi. Ve biliyorsunuz en güzel horon her zaman Kazım’la tepildi.
25 Haziran 2005 günü horon bitti. 33 yaşında. Ertesi gün Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’ndan binlerle uğurladık Hopa’ya. Orada uyuyor on dört yıldır.
“Neden Trabzonspor?” diye sorduklarında “Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.” derdi.
O Trabzonspor, Kazım’ın Trabzonspor’u, onun kahramanı bize emanet. Trabzon yönetimine, tribününe, futbolcusuna emanet. Herkes dik oynasın.
Çünkü Kazım hep dik oynadı.
Seni çok özledik.
Artık hasretinden kuracak başka cümlemiz de kalmadı.
Paylaş