Paylaş
“Seni evinden aldırırım” konulu mesele yüzünden mahkemelik olan Volkan Demirel ve Yalçın Ayhan’ın maçtan evvel nasıl el sıkışmadığını, Kadınlar Voleybol 1. Ligi’nde Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki maçta; küfür, çakmak ve bozuk paranın nasıl havada uçuştuğunu, Fenerbahçe bayrağının nasıl sökülüp aşağı atıldığını yazacak değilim. Karşılıklı nefrete bak. Maça bak. Spora bak. Elbet Ruhi Sarıalp’i yazacağım. Elbet onun sporculuğunu anacağım.
Sarıalp, 1924 yılında Manisa’da doğar, atletizm sevdası Konya Askeri Lisesi’nde başlar. Sonra İstanbul’a gelir. Haydarpaşa Lisesi’ne. Sonra da Fenerbahçe’nin atleti olur. Büyük aşkı üç adım atlama olan bir sporcu. Yüz metre değil, maraton değil, o değil, bu değil. Üç adım atlama. Herkesin sevdiğinden başkasını sevebilen adam.
ÇELİK-ÇOMAK'TAN ÜÇ ADIM ATLAMAYA
Ne şahane. Üç adım atlamayı sevme nedeni de bi o kadar şahane. “Çelik-çomak” oyununda çeliği almak için atılan üç adımdan gelen bi yakınlık. Oyunu sevmekten gelen. Çocukluktan gelen. Hikâyenin güzelliğine bak.
Nasıl farklı bir sporcu olduğunu anlatan çok acayip bi hikâye daha spor camiasında hep anlatılır. Derler ki, 1948 Londra Olimpiyatlarında, yarışma için hazırlanan Ruhi Sarıalp’ın yanına yaklaşan bir İngiliz görevli “Korkuyorsun” demiş. “Korkma. Büyük dedemin bir Türk’e olan borcunu ödemek istiyorum sana. Dedem, Kırım Savaşı’na giderken müttefik askerlerle Selimiye Kışlası’nda kalmış. Senin, işte şimdi, burada böyle titrediğin gibi titriyormuş dedem de. Bir Türk asker, ‘Korkma’ demiş ‘Al şu bir poundu, bir dilek tut. Dileğin gerçek olacak.’ Dedem savaştan dönüp ailesine kavuşmayı dilemiş. Öyle de olmuş. Şimdi sen de al şu bir poundu ve dileğini tut!” Ruhi Sarıalp, parayı alıp dileğini tutmuş: “Altından, gümüşten vazgeçtim, bana bir üçüncülük yeter!” Herkesin istediğinden başkasını isteyebilen adam.
ATLETİZMDEKİ İLK OLİMPİYAT MADALYAMIZ
O gün orada Ruhi Sarıalp’in dilediği o bronz madalya, Türkiye’nin Olimpiyat Oyunlarında atletizm dalında kazandığı ilk ve çok uzun zaman tek madalya olarak tarihe geçer. O değil de, esas, bronz madalya boynunda, bir pound belki hâlâ elinde, üçüncülük kürsüsünde aklından kim bilir neler geçer. Onun ve İngiliz arkadaşının.
Sarıalp’in pistlerle işi atlet olarak bittiğinde spor insanı olarak daha yeni başlıyodur. Sporun bilimden bağımsız yapılamayacağını söyler durur. “Spor tıp ilminin ışığı altında yapılırsa spordur, aksi halde kol ve bacak sallamaktan öteye geçemez” der. 1953 yılında, aktif sporculuğu bıraktıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne gider. Spor eğitimi alır. Türkiye’ye döndüğünde İTÜ Yüksek Denizcilik Okulu’nda beden eğitimi dersleri verir. Denize tutkunudur. Kaptanlık yapacak, dersler verecek, kitaplar yazacak kadar. Bi de mitolojiye. Öyle böyle değil. Zaten Bergama’da arkeolojik kazıları izlerken rahatsızlanır. 3 Mart 2011’de hayatını kaybeder. Herkesin yaşadığından başka yaşayabilen adam.
İSMİ PEK ÇOK YERDE YAŞIYOR
İsmi pek çok yerde yaşıyor. Büyükçekmece Ruhi Sarıalp Spor Lises'inde mesela. İTÜ Denizcilik Fakültesi’ndeki Ruhi Sarıalp Spor Salonu'nda. Fenerbahçe Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesislerindeki atletizm pistinde ve Fenerbahçe Atletizm Şubesi’nin hemen yanına yapılan rölyefinde.
On beş aralık Ruhi Sarıalp’in doğum günü. Sporumuzdaki bu itiş kakışın arasında elbet böyle bir sporcuyu anacağız. Onun gibileri çok daha arayacağız. Pound filan bulamayız da gözümüzü kapatıp bir dilek tutacağız. Ruhu şad olsun.
Paylaş