Paylaş
Taştan biraz büyük. Kaya denebilir evet. Böyle sanki çok haklıymışım ama işin sonunda haksız olan ben olmuşum gibi. Böyle sanki derdimi anlatamamışım da sinirden yanaklarım al al olmuş gibi. Böyle sanki ben sevmişim de eller almış gibi.
İçime bir türlü sindiremediğim şeyler var. Kabullenemediğim. Büyük haksızlık olduğunu düşündüğüm şeyler.
İlk gün söylemiştim, “Bilic geliyo” dedikleri dakika “Bilic’in teknik direktörlüğü, tecrübesi, başarı şansı gibi toplara girmeye gerek yok. Beşiktaş’ın futbol direktörü Önder Özen hesabını kitabını yapmıştır. Zaten futbol uleması yatıp kalkıp bunu konuşacaktır, kimseye sıra gelmez” demiştim.
“Farklılığa tahammülü olmayan tek tip futbolumuzda, Bilic’in farklı karakter özelliklerini törpülemek için canla başla konuşacak ve yazacaklar muhakkak” diye düşünmüştüm. Küpesinden girecekler, dövmesinden çıkacaklar demiştim. En ufak bir başarısızlığında “Hoca Hoca!” diyecekler “Bu işler gitar çalmaya benzemez!”
O vakitler “Umalım ki” demiştim “Umalım ki Bilic küpeli kulağını tüm bunlara tıkasın, işine baksın. Dediklerinin tam da tersine evet bu işler gitar çalmaya benzesin. Bilic, sahanın kenarında akil akil dursun, futbolcularını akla fikre davet etsin, haktan ve emekten söz etsin. Yeni görevi hem Beşiktaş’a hem Türkiye futboluna hayırlı olsun. Önder Özen bestelesin, Bilic çalsın! Bilic gitar solosu atsın, Beşiktaş oynasın! Beşiktaş oynasın, çArşı söylesin!”
Ayyynen umduğum gibi oldu. Beşiktaş rüya gibiydi. Ama yok, illa ki o rüyadan kâbus yaratılacaktı. İlla ki bir sıkıntı varmış havası verilecek, üzerine saatlerce konuşulacak, derin analizler yapılacaktı. “Yok” dediler “bir sıkıntı”. İnanılmadı. O kadar işinin arasında Önder Özen’e zorla “Teknik Direktör Slaven Bilic ile aramızda sorun olduğu, ayrıca Bilic’in bazı tavırlarının takım içinde tepki gördüğü şeklinde hayal mahsulü bilgilerin yansıtılmasını, maksatlı bir çaba olarak görmekteyim” dedirtildi. Kaç defa!
Bilic, yeri yurdu evi olmayan gencecik çocuklardan oluşan bir takımı sevdi, bize sevdirdi, seyrettirdi. Bir gün bile çıkıp ağlak yapmadı, şikâyet etmedi, transfer diye sızlanmadı. Hakem hataları bezdirdi, bezmedi. Karşılığında futbol uleması hiç yapıcı olmadı, hep köstek olundu, hep hatası kollandı, pusuda beklendi.
Düpedüz kötülük bu. Başka açıklaması yok. Kıskançlık, fesatlık, fenalık bu. Bilic gidiyosa bu kafa kazandığındandır.
Bilic derbi kazanamamışmış. Sanırsın Beşiktaş’ın evvelden kaybettiği derbi yoktu. Bilic başarısızmış. Sanırsın evvelden her sezon Liverpool'u eliyordu Avrupa’da.
Stat vardı, sınırsız imkân vardı, o vardı, bu vardı, her şey iyiydi bi Bilic kötüydü he mi? Reza kalsın, Bilic gitsin he mi?
Bütün derbileri kazanan bi hocası olsun dilerim Beşiktaş’ın, Bilic’i kaybetmeye değmiş mi o zaman görürüz.
He mi?
Paylaş